Modern çağın vebası olarak adlandırılan AIDS, 1980'lerde insanları etkisi altına aldığında, hemen herkes bu hastalığı kapanlardan uzak duruyordu. Bildiğiniz gibi HIV, nefes yoluyla bulaşan bir virüs değil. Bu bakımdan doktorların bile hasta odasına girdiğinde ağzını kapatmasını toplumsal bir yanlış algılama olarak değerlendirebiliriz ama biraz düşününce, hak vermek lâzım. Zirâ AIDS, ilk defâ eşcinsellerde ve ortak şırıngalardan beslenen uyuşturucu müptelalarının hücrelerinde belirmişti. Hâl böyleyken, insan ister istemez kendini korumak ister. Artan ölümlere çare bulmak amacıyla FDA (sağlık bakanlığına bağlı bir kurum), AZT adlı ilacı onaylar ve hastanelere deneme amaçlı gönderir. Gel gör ki AZT yararlı olduğu kadar zararlıdır da. Yan etkilerinin aşırılığı ve normal bir bireyde 500 ila 1500 tane arasında bulunması gereken T hücrelerini düşürdüğü iddia edilmektedir. Ayrıca ilâcı alanların neredeyse tamamı 6 ay içinde ölmüştür.
Bunun filmle ne alakası var diye soruyorsanız, dinleyin. Teksas eyâletinin Dallas kentinde, karavan sitelerinde pislik içinde yaşayan elektrikçi ve rodeocu Ron Woodroof (Matthew McConaughey), AIDS hastalığından muzdarip olduğunu ve 30 günlük ömrü kaldığını, çalışırken bayılıp düştükten sonra gözünü açtığı hastanede doktorlardan öğrenir. İlk başlarda ciddiye almaz, normal yaşantısına devam eder. Durum gittikçe kötü hâl almaya başlayınca, hastanenin elemanını takibe alır, para karşılığında AZT talep eder. İlâçları bir süre kullanan Woodroof, tekrar hastanede uyandığında, yanında yatmakta olan kendi gibi bir AIDS hastası Rayon (Jared Leto)'ı görür. O anda jeton düşmüştür ki Woodroof, FDA'nın onaylamadığı ilâçları almak için Meksika'ya gider. Oradaki ilaçların kendisini daha iyi hâle getirdiğini düşünür ve bol miktarda ilaç satın alır. Dallas'a döndüğünde rastgele Rayon'ı görür ve onun da teşvikiyle iki ortak, HIV virüsü kapmış hastalara ilaç satmak gayesiyle "Dallas Buyers Club" adını verdikleri bir şirket kurarlar...
Rayon ile Ron. |
Gerçek olaylardan ve kişilerden uyarlanan Dallas Buyers Club, bir adamın çaresizliğinden mütevellit hayata tutunma öyküsünü, toplumdan dışlanan bir travestinin acı durumunu, hastalarına AZT vermek istemeyen ancak yasa gereği bu işi yapan bir doktorun iç dünyâsını, ve en önemlisi de AIDS'in ve AZT'nin insanlığa verdiği zararın etkilerini birleştirip seyirciye akıcı bir senaryo ve hareketlilikle sunma görevini yerine getiriyor.
Dallas Buyers Club'ı son derece hârikâ ve eşsiz yapan birkaç faktör daha var. McConaughey'in 23, Leto'nun 14 kiloyu sırf rol için vermelerinin saygı duyulası örnek yanlarının olmasının yanısıra, oyunculukları da mükemmel. Komediyi de ister istemez içinde barındıran filmde bu iki aktör, her türün ve sahnenin altından başarıyla kalkıyor. İlk kez sıradan alt tabakaya mensup biri olarak karşımıza çıkan Ron Woodroof'un film boyunca başardığı hârikâları, içine düştüğü umutsuzluğu, çektiği zorlukları, ve insanlara esin kaynağı oluşunu izlemek gerçekten müthiş bir sinema deneyimi.
Ayrıca bir filmde olmasını istediğim özellik, gereksiz detaylardan ve sahneyi anlamsız yere uzatmaktan kaçınması. Yönetmen Jean-Marc Vallée'nin tek bir karaktere odaklanmamasını, ana olay kadar yan hikâyelere ve kişilere yer vermesi filme nereden baksak artı puan kazandırıyor ve yılın en iyileri arasına adını yazdırıyor.
+ Muhteşem oyunculuklar.
+ İşini ciddiye alan cast.
+ Akıcı ve pürüzsüz senaryo.
+ Yan karakterlerin de önemli rol almaları.
- Uzun zaman atlamaları.
- Acele son.
DALLAS BUYERS CLUB (2013)
9/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder