Kısa İnceleme: Hell on Wheels ve Breaking Bad

Spoiler içerir


HELL ON WHEELS 

3. Sezon Prömiyeri


Hayal kırıklığı yaratan ikinci sezonundan sonra, yeni bölümlerden umutlu değildim.

Big Bad Wolf ve Eminent Domain isimli iki bölümün birleşiminden oluşan sezon prömiyeri, aslında beklediğimden de iyi çıkarak, beni şaşırtmayı başardı.

Cullen Bohannon abimiz, her diziyi izleyenin iki yıldır dilediği üzere, Durant'in pozisyonuna geçti. Artık güç onda(gibi). Hafiften gıcık olduğum Elam Ferguson ise -aile babası olduğundan mıdır- pek sesi çıkmadı; zaman zaman -doğal olarak- zencileri köle görenler yüzünden canını sıksa da, burnu havalarda olmayan bir portre çizdi ve hoşuma gitti. Thomas Durant ne yapıp ettiyse hapishaneden çıkmayı başardı ve sinsi plânları ile birlikte geri dönüşüne hazırlanıyor. 

Lily Bell karakterinin ölümünün ve İsveçli'nin ortadan kaybolmasının diziye çok şey kattığı bir gerçek. Lily sayesinde pembe dizi konseptinden biraz da olsa kurtulduk. İsveçli ise gizemli bir motif. İlerleyen bölümlerde gözükeceğini biliyoruz; ammavelâkin nasıl ve nerede olacağını merak ediyorum.

Diziye gazetecinin katılması güzel bir sürpriz oldu; hem yeni yüzler ve yan öyküler göreceğiz hem de Lily'nin yeri doldurulacak.

Açıkçası bu bölümden beklentilerim düşüktü, belki de o yüzden beğendim. Gelecek bölümleri merakla bekliyorum. 


BREAKING BAD

5. Sezon 9. Bölüm


Bir yıllık bekleyişin ardından, böyle bir sezon prömiyeri lâzımdı işte. "Kan Parası" adlı bölüm izleyiciye gereken her şeyi verdi.

Kendimi Hank'in yerine koyuyorum da, gerçekten yazık be. Yıllardır çökertmeye çalıştığın uyuşturucu şebekesinin baş adamı senin bacanağın. Üstelik her gün görüşüp el sıkıştığınız, içli dışlı olduğunuz biri. Melek gibi(!) adam. 

Hank'in gerçeği öğrendiği andaki yüzünü izlemeye doyamadım yemin ederim. Üç defâ izledim aynı sahneyi. Tek o sahneyi değil, bölümün sonundaki o yüzleşmeyi de defâlarca seyrettim. Seyredilmeye değmez mi ama! Hank, Walter'ın sırrını öğreniyor. Dilim tutuldu... 

Jesse Pinkman'ın beşinci sezonun başından beri karı gibi ağlayıp sızlaması beni rahatsız etmeye devam ediyor. Nerede eski Jesse! Nerede o hevesli, komik, badass Jesse? Kanlı paralar diye harcayamıyor elindekileri. Ağlamanın ne faydası var peki? Ağlamak o çocuğu geri getirebilecek mi? Sen bu işe girişmeden önce böyle zayiatların olacağını kestirememiş miydin? Kendini yiyip bitirmenin ne manası var? Biraz erkek ol; biz de elveda demeden önce seni adam hâlinle hatırlayalım. Senaristler, Jesse'yi kel ettiklerinden beri onun için sağlam bir metin yazamıyorlar (veya yazmak istemiyorlar). Yazık.

Bölümün öne çıkan anlarından biri de şüphesiz Badger'ın Star Trek senaryosuydu. İzlerken gülmekten karnıma ağrılar girdi, nasıl bir hayalgücü o öyle?

Peki, Breaking Bad yazısı gözükmeden önceki ilk beş dakikaya gelelim. Orada geleceği gösterdiklerinden eminim. Bu da finalde, Walt'un ölmeyeceği anlamına geliyor bence. Yine de soru işaretleri bir hayli fazla.

Uzun lâfın kısası, gayet güzel bir başlangıç yapıldı sezona. Çıtayı düşürmeden ilerleyip yıllarca aklımıza kazınacak bir final yapmalarını bekliyorum 29 Eylül 2013'de. Hayırlısı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder