Film, Keller Dover (Hugh Jackman)'ın ve oğlu Ralph (Dylan Minnette)'in ormanda ava çıktıkları sahne ile başlıyor. Keller, iç sesi ile -filmin ilerideki dakikalarında göreceğimiz- İncil'den bir bölüm okurken ateş sesi gelir ve oğlu, geyiği vurur. Eve dönerken Keller, arabada oğluna hayat felsefesi dersi verir. Eve varır varmaz ailece, Şükran Günü yemeği için, aile dostlarını ziyaret ederler. Dover ailesinin bir büyük oğlu, bir küçük kızı vardır; bir araya geldikleri Birch ailesinin de benzer şekilde bir küçük, bir de büyük kızı. Yemekten sonra dışarı çıkan ve dönmeyen küçük kızların kaybolduğu anlaşılır. Polise haber verilir ve dedektif Loki (Jake Gylenhaal), sis perdesini aralamak için çalışmaya koyulur.
Daha ilk açılış sekansında gözlerimizi kamaştıran görüntü, ses ve ışık kullanımından bahsederek yorum bölümüne giriş yapmayı tercih ettim. Zirâ filmin en başarılı olduğu alan ve normal bir sahneyi bile unutulmaz bir manzaraya dönüştürmesini sağlayan unsur sinematografi. The Shawshank Redemption, No Country For Old Men ve Skyfall gibi birçok büyük projede görev yapmış İngiliz görüntü yönetmeni Roger Deakins, Prisoners'ta da hünerlerini sergilemekten geri kalmıyor. Her sahnede kamera, profesyonelliğini belli ediyor. Kanadalı yönetmen Denis Villeneuve'un da bu derece karanlık ve psikolojik bir yapım için kamera kullanımının yüksek derecede önem teşkil ettiğinin farkında ki, seçimini doğru yönde kullanmış.
Yukarıdaki konuyu yazarken gereksiz ayrıntılar kullandığım, dikkatli okuyucuların ilgisini çekmiştir. Evet, gerçekten bilerek bazı yerleri fazla yazdım, klişeleri göstermek amacıyla. Mutlu mesut, aynı yaşta çocuklara sahip Amerikan ailesi, oğula fırtınadan önceki sessizlik anında öğüt verme, klişeleşmiş klâsik replikler... Çoğu izleyenin sinirine dokunan ve filmin güzelliğine hasar verecek bir durum.
Prisoners'ın adının öne çıktığı diğer bir konu, her ne kadar eleştiri yazısı için filmin puanını belirleyici bir faktör olmasa da bahsetmek gerek, sembolizm. Film, ABD'de ilk çıktığı günlerde internette gezinirken bir makale gözüme çarpmıştı. Makaleye göre, filmde Hristiyanlık sembolizmi sıkça kullanılmış. Tek bir kaynağa bağlı olmayı içime sindiremediğimden dolayı biraz daha araştırma yaptım. Meğer Prisoners'da Masonik işaretler de varmış. İzlerken farkettim, Jake Gylenhaal, Mason sembolü yer alan pembe bir yüzük takıyor, parmaklarının üstünde de Zodyak işaretleri dövmesi gözüküyor ve kamera, filme hiçbir katkı sağlamamasına rağmen, elini birkaç saniyeliğine zoom yapıyor. Tabii bununla bitmiyor. Filmin geneline yayılan birçok olay, Hristiyanlığa gönderme niteliği taşıyor. Örneğin filmin başında Anna ve Joy, Birch'lerin evinde beyaz bir fareyi seyrediyorlar. Kızlar kaybolduktan sonra Keller, meseleye el koymaya çalışırken görüntü kesilip evdeki fareyi göz önüne getiriyor. Ancak bu sefer fare, beyaz değil, siyah. Bu da Keller'ın kutsal adamdan günahkâra dönüşümünü temsil ediyormuş... Şimdi bana dönersek, şahsen böyle şeyleri önemsemem. Ben filmimi izlerim. Size de aynı şeyi tavsiye ederim. Sembolizmi beyin yıkamak olarak algılayanlar ve Hristiyanlık ya da Mason propagandası yapılıyor diyenler çıkacaktır. Onlara cevap vermeye tenezzül bile etmiyorum. Varsın gerçekten propaganda mevcut, tüm işaretler gözümüze sokuluyor. Zararı ne? Propaganda var diye ona kanıp Hristiyan mı oluyorsun? Hayır. O zaman fazla kasma, arkana yaslan, filmini seyret.
21. yüzyıldan üç oyuncu seç deseler Hugh Jackman tercihlerim arasında yer alır. Tüm filmlerini izlediğim ve çalışmalarını yakın takibe aldığım Avustralyalı aktör, Les Misérables'den sonra yine kanıtlamış, büyük rollerde sıkıntısız oynayabileceğini. Geçen sene ilk Oscar adaylığını kotardı, bu sene birçok başarılı performans varken ilk beşe girer mi bilmem, ama tekrar aday olursa da şaşırmamalıyız. Hollywood Film Festivali'nde en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazanan Jake Gylenhaal ise, yine Akademi'ye göz kırparcasına iddialı bir performans sergilemiş.
Karanlık tür filmlerden hoşlananların ve bir kız çocuğuna sahip anne-babaların favori filmlerinden biri olacaktır. Genel izleyici kitlesi için, kaliteli bir suç dramından fazlası değil. Her halükârda Prisoners, ortalamanın üstünde, sürükleyiciliğini kaybetmeyen bir sinema eseri.
+ Sürükleyici.
+ Sinematografi.
+ Jackman-Gylenhaal ikilisini bir arada görmek hârikâ.
- Her kitleye hitap etmiyor; bazıları fazla karanlık bulabilir.
- Türü gereği, klişelerden kurtulmayı başaramıyor.
Yukarıdaki konuyu yazarken gereksiz ayrıntılar kullandığım, dikkatli okuyucuların ilgisini çekmiştir. Evet, gerçekten bilerek bazı yerleri fazla yazdım, klişeleri göstermek amacıyla. Mutlu mesut, aynı yaşta çocuklara sahip Amerikan ailesi, oğula fırtınadan önceki sessizlik anında öğüt verme, klişeleşmiş klâsik replikler... Çoğu izleyenin sinirine dokunan ve filmin güzelliğine hasar verecek bir durum.
Prisoners'ın adının öne çıktığı diğer bir konu, her ne kadar eleştiri yazısı için filmin puanını belirleyici bir faktör olmasa da bahsetmek gerek, sembolizm. Film, ABD'de ilk çıktığı günlerde internette gezinirken bir makale gözüme çarpmıştı. Makaleye göre, filmde Hristiyanlık sembolizmi sıkça kullanılmış. Tek bir kaynağa bağlı olmayı içime sindiremediğimden dolayı biraz daha araştırma yaptım. Meğer Prisoners'da Masonik işaretler de varmış. İzlerken farkettim, Jake Gylenhaal, Mason sembolü yer alan pembe bir yüzük takıyor, parmaklarının üstünde de Zodyak işaretleri dövmesi gözüküyor ve kamera, filme hiçbir katkı sağlamamasına rağmen, elini birkaç saniyeliğine zoom yapıyor. Tabii bununla bitmiyor. Filmin geneline yayılan birçok olay, Hristiyanlığa gönderme niteliği taşıyor. Örneğin filmin başında Anna ve Joy, Birch'lerin evinde beyaz bir fareyi seyrediyorlar. Kızlar kaybolduktan sonra Keller, meseleye el koymaya çalışırken görüntü kesilip evdeki fareyi göz önüne getiriyor. Ancak bu sefer fare, beyaz değil, siyah. Bu da Keller'ın kutsal adamdan günahkâra dönüşümünü temsil ediyormuş... Şimdi bana dönersek, şahsen böyle şeyleri önemsemem. Ben filmimi izlerim. Size de aynı şeyi tavsiye ederim. Sembolizmi beyin yıkamak olarak algılayanlar ve Hristiyanlık ya da Mason propagandası yapılıyor diyenler çıkacaktır. Onlara cevap vermeye tenezzül bile etmiyorum. Varsın gerçekten propaganda mevcut, tüm işaretler gözümüze sokuluyor. Zararı ne? Propaganda var diye ona kanıp Hristiyan mı oluyorsun? Hayır. O zaman fazla kasma, arkana yaslan, filmini seyret.
21. yüzyıldan üç oyuncu seç deseler Hugh Jackman tercihlerim arasında yer alır. Tüm filmlerini izlediğim ve çalışmalarını yakın takibe aldığım Avustralyalı aktör, Les Misérables'den sonra yine kanıtlamış, büyük rollerde sıkıntısız oynayabileceğini. Geçen sene ilk Oscar adaylığını kotardı, bu sene birçok başarılı performans varken ilk beşe girer mi bilmem, ama tekrar aday olursa da şaşırmamalıyız. Hollywood Film Festivali'nde en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazanan Jake Gylenhaal ise, yine Akademi'ye göz kırparcasına iddialı bir performans sergilemiş.
Karanlık tür filmlerden hoşlananların ve bir kız çocuğuna sahip anne-babaların favori filmlerinden biri olacaktır. Genel izleyici kitlesi için, kaliteli bir suç dramından fazlası değil. Her halükârda Prisoners, ortalamanın üstünde, sürükleyiciliğini kaybetmeyen bir sinema eseri.
+ Sürükleyici.
+ Sinematografi.
+ Jackman-Gylenhaal ikilisini bir arada görmek hârikâ.
- Her kitleye hitap etmiyor; bazıları fazla karanlık bulabilir.
- Türü gereği, klişelerden kurtulmayı başaramıyor.
PRISONERS (2013)
7,5/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder