TRANCE: N'aptın Boyle...


Danny Boyle saygı duyduğum yönetmenlerden biridir. En sevdiğim yanı, birçok değişik temalı yapımlarda yer almasıdır. Dramdan gerilime, komediden bilimkurguya birçok türde ustalaşmış bir zattır. Özellikle sayısız ödüller alan Slumdog Millionaire ve 127 Hours, beni mest eden eserleridir. İngiliz yönetmenin yeni filmi Trance'i ilk duyduğumdan beri merak etmiştim açıkçası, izlemek ise şimdiye nasip oldu...

Mezatçı(açık arttırma ile ürünler satan şahıs) Simon(James McAvoy), kumar yüzünden borç içindedir. Borçlarını ödeyebilmek adına mafyadan bir iş karşılığında para alır. İş ise, çalıştığı yerdeki sanat tablosunu aşırıp mafya babası Franck(Vincent Cassel)'in ellerine teslim etmektir. Ammavelâkin Simon, ipnelik yapar ve tabloyu sahiplenmek ister. Ancak plân sırasında başına yediği darbe ile hafıza kaybı geçirir. Dolayısıyla milyon dolarlık tabloyu nereye sakladığını unutur. Geriye kalan tek yol, hipnoz aracılığıyla(trans) tabloyu bulmaktır.

"Franck" rolünde Vincent Cassel

Konu güzel aslında. Yalnız tek başına yeterli mi? Yetersiz. Yoruma açık olduğu için yukarıdaki "sinopsis"i her yönetmen farklı çeker. Kurgusu farklıdır. A yönetmen hikâyede karakterlerin duygusal derinliğine odaklanır, B yönetmen aksiyona daha fazla önem verir, X yönetmen böyle yapar Y yönetmen şöyle yapar. Danny Boyle'un ne yaptığını anlamadım ama. İlk yarısı ilgi çekici, tempolu ve sürükleyiciyken ortalarda konudan uzaklaşan film, ikinci yarıda sihirbaz filmlerine özenerekten seyirciyi ters köşeye yatırma taktiği uyguluyor. 1 saat 40 dakikalık(jenerik olmadan 1,5 saat) yapımın birinci saatinden sonra her sahne uzatılmış hipnoz seansları ve "sürpriz" dolu. Derinlik sağlanamadığından bu sürprizlerin pek çoğu işe yaramaz hâle geliyor ve film tüm etkileyiciliğini kaybediyor. 

30 dakikada bize tanıtılan hikâye, 45. dakikaya kadar gelişiyor sonra duruyor. 45-60 arası -tam anlamıyla- amacından sapılıp gereksiz dramatize edilen film, sanki hayata tutunmaya çalışan minik yavru bebek gibi son 30 dakikayı can çekişerek bitirmeye çalışıyor. Hayatında silah kullanmamış adamın 5 saniyede 3 kişiyi on ikiden vurmasını örnek olarak verebiliriz. Yahut "ceset nereye kayboldu?" gibi türlü türlü sorularla filmden ayrılmamız...


Son paragrafa gelmeden, Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek lâzım, James McAvoy ve Vincent Cassel'in oyunculukları takdire şayan. Bu aktörler de olmasa, Trans son yılların en talihsiz yapımlarından olurdu sanırım.

Kısaca, bu film olmamış arkadaşlar. Başlangıcı ve -açıkçası- konusu vaat edici ancak ortalardan sonra izleyiciye hakaret ediyor resmen. Trance, tek bir olay dışında hiçbir yan hikâyeye sırtını dayamamasının da ceremesini çekiyor. Danny Boyle'a yakışmadı. 10 üzerinden 4.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder