Film bize, zaten tarih kitaplarından bildiğimiz, Bosna savaşının özetini geçiyor; arada da kurgusal görüntüler gösteriliyor. Amerikan askerleri bazı Sırpları yakalayıp onları idam ediyor ve sıra son esire gelindiğinde, Travolta'nın yüzünü yâni Emil Kovac'ı görüyoruz. Silah ateşleniyor ve günümüze geçiliyor; 18 yıl sonrasına.
Bir sanat filmi edasında başlayan Killing Season'ın tür filmi olduğunu söylemek güç. Aksiyon olarak beklentiyi veremiyor, felsefi yaklaşım açısından gülünç, sanat filmi olarak yetersiz kalıyor.
Yıl 2013 olmuş. Savaş biteli yaklaşık 20 yıl. Kovac'ı görüyoruz kadrajda ve askerin onu öldürmediğini anlıyoruz. Bara girip oturuyor bir vatandaşın yanına. "Gerekli dosyaları getirdin mi", "Para yanında mı" tarzından muhabbetler dönüyor. Nihayetinde, Emil Kovac'ı sağ bırakan Amerikan askerinin Robert De Niro yâni Benjamin Ford olduğu netlik kazanıyor. Bardan ayrılan kahramanımızla birlikte prologue kısmı bitiyor.
Sadede gelirsek filmin asıl üzerinde durduğu konu Emil Kovac ve Benjamin Ford'un, iki düşman askerinin, yaban doğada birbiriyle olan mücadelesi. Mücadeleler esnasında kâh Kovac kâh Ben üstünlüğü ele geçiriyor. Biri diğerine esir düştüğünde bir yolunu bulup kurtuluyor. İkisi de darbe ala ala birbirlerinin gardını düşürmeye çalışıyor, böyle sürüp gidiyor koca film. Yönetmen Mark Steven Johnson, sanki arkasına yaslanmış iki oyuncunun kavgasını popcorn yiyerek seyrediyor. Bu olaylar silsilesinin 30. dakikadan sonra boy gösterdiğini de belirteyim. İlk yarım saat, Kovac gayet dostça davranıyordu Amerikan askerine.
Emektâr iki usta oyuncunun "düellosunu" izlemek başlarda zevkli ama sonradan film bir tür karmaşasına giriyor. Yukarıda söylediğim gibi 80 dakikalık yapım, ne felsefe yapmayı beceriyor ne de doğru dürüst bir sanat eseri olmayı. Kovac'ı zaman zaman intikâm ateşiyle yanıp tutuşan bir savaşçı, zaman zaman tövbekâr bir mağdura büründürüyor yönetmen. Yaşı 70'e dayanmış (17 Ağustos'da tam 70'ine girecek), her sene illa üç dört yapımda oynamaya yemin etmiş De Niro'nun bir şey yapmasına gerek yok zaten.
Yalnız her filmi izleyenin hemfikir olduğu bir görüş varsa o da Boşnak aksanıyla konuşan Travolta'nın sesini dinlemenin tuhaf ama hoş olduğu. Film bittikten sonra sesi aklınızda kalacak, eminim.
Filmin gerçekten iyi olduğu bir alan var: Kamera kullanımları ve ışık; kısaca sinematografi. Doğa manzaraları hârikâ, doğal ışık kullanımı ortalamanın üstünde.
Filmde sadece iki karakter yer alıyor; Travolta ve De Niro. Bir de iki kerecik gözüken De Niro'nun -yetişkin- oğlu.
Uzun lafın kısası, bence dedikleri kadar kötü bir film değil Killing Season. İyi olduğu da söylenemez lâkin. Stoğunuzda izlenecek film kalmadıysa, Killing Season'ı anca öyle öneririm.
KILLING SEASON: 6/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder