Under the Dome'a ön yargıyla yaklaşmamın birden çok sebebi vardı. İlk olarak Stephen King'in romanından uyarlama olduğu için. Genelde, iki istisna dışında(The Shining ile Esaretin Bedeli), King'in kitabından filme yahut diziye uyarlama yapımların çoğunda gözle görülür bir başarısızlık hâkimdi. İkinci sebep, soap opera yâni Türkçe'mizde bilinen adı ile "pembe dizi" kalıbında olduğunu düşündüğümden. Üçüncü ve son sebebim, son yıllarda çıkan bilimkurguların sayısının az olması ve çıkanların büyük bir kısmının da uyduruk olması. Bu senenin hayal kırıklığı "Defiance" idi meselâ. O yüzden, Under the Dome'a başlamak istemedim. Sci-fi seven biri olarak başka bi' başarısızlığa daha tahammülüm olamazdı. Yine de, "bilimkurgudan zarar gelmez" ideası ile girizgâha daldım ve Pilot'u beğenince, diğer iki bölümü de bir oturuşta izledim. İzlenimlerimi de size aktarayım dedim...
Tipik bir Amerikan kasabası. Günlük güneşlik, bahçeli evler, ağaçlık yerler... Her şey sıradan. Ta ki, gökyüzünden dev bir "kubbe" inip tüm hayatı alt üst edene dek. Under the Dome, bize kubbenin içinde yaşanan olayları anlatıyor.
Hâliyle, dizinin oyuncu kadrosu geniş. Nereden baksan 8-9 tane başrol var. Ayrıca akıcılığın sağlanabilmesi ve monoton, sıradan ilerleyişten kaçınmak için her türden tiplemeler yer almakta. Hırslı Latin polis memuru, bohem hayatı süren siyahi radyo programcısı, eşcinsel çiftler, mağdur ergen, olayları çözmeye çalışan zeki ergen, yakışıklı ve gizemli yabancı, eşiyle sorunlar yaşamış güzel mi güzel gazeteci, otoriter meclis üyesi ve Joffrey Baratheon'a özenen, sinir katsayımızı maksimuma çıkaran sosyopat Junior karakteri. Böyle ruhsal özelliklere sahip bireyler ile dizi her yöne doğru yol alabilir. Diğer bir deyişle ani tür manevralarına açık konumda Under the Dome.
Oyunculuklar, her sci-fi dizisinde olduğu gibi, ortalamanın altında, vasat. Big Jim (Breaking Bad'deki "Hank" rolüyle tanırız kendisini, kadronun en deneyimli aktörü tarafından canlandırılıyor: Dean Norris) ve kızıl saçlı hanımefendi Julia (Rachelle Lefevre) dışındaki oyuncuların tümü, çoğu zaman çok yapmacık, karton gibiler. İleride düzeleceğine inansam da bu problemin, bilimkurgu dizilerinin oyunculuklarını hiçbir zaman anlayamayacağım herhâlde. Üzerlerinde baskı mı hissediyorlar, yönetmen/yapımcı falan mı kötü, yoksa casting seçimi mi gerçekten berbat? Aynı türden değil biliyorum ama Game of Thrones'a, The Walking Dead'e, American Horror Story veya -kasaba dizisi- Hell on Wheels örneklerine bakıyorum; başrolünden tut yardımcı oyuncunun da yardımcısına kadar gerçekçi, inandırıcı rol performansları gözlemliyorum. Saydığım dizilere "ne alâkası var la? bu bilimkurgu o zombi dizisi" diyen olursa hârikâ oyunculuklara sahip, son yılların en kaliteli sci-fi dizisi "Falling Skies"ı gözüne sokarım.
Yukarıdaki ile bu "karenin" hükümete karşı bir kinâye içerdiği kanaatindeyim |
Diğer dizilere ve filmlere yapılan göndermeler oldukça hoş ve akıllıca. Özellikle Simpsons: The Movie'de Springfield'ın tepesine yerleştirilen kubbeyi tanık göstererek Stephen King'in kendi kendini tiye alması komik ve takdir edilesi bir davranış.
Kasabanın birlik olup yangını söndürmesi etkileyici sahnelerden bir tanesi |
Sadede gelirsek; Kubbenin Altında (Türkçe'si bile cool) bir fâcia değil; Terra Nova, Continuum, Revolution, Defiance gibi çakma sci-fi'lar gibi hiç değil. Gelecek vaat ediyor. Senaryo ilgi çekici, envai çeşit karakter mevcut ve en önemlisi bilimkurgu. Yaz akşamları keyifle izlenecek Under the Dome'a geç olmadan başlayın. Pazartesileri Amerika'da yayınlanan yapımı Salı günleri seyredebileceğiz. Çarşamba günleri de, o haftaki bölümün incelemesini blog'da bulacaksınız. Görüşmek üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder