Dizi incelemesi, Emmy, The Walking Dead falan derken blog'a eleştiri yüklemeyeli 10 gün olmuş şaka maka. Hemen bir şeyler yazmak adına film seçmeye başladım, bu sefer yenilerden olsun istedim. Only God Forgives'i buldum, İngilizce altyazısı bile yoktu. Ben de bir diğer Ryan Gosling'in yer aldığı yapım The Place Beyond the Pines'da karar kıldım. Amerika'da geçen yıl, ülkemizde geçtiğimiz ay vizyona giren filmi attım USB'ye ve gece salonda seyretmeye başladım...
Filmin konusunu spoiler vermeden anlatmak elde değil arkadaşlar. Spoiler kullanırsam yazıyı okumaktan vazgeçebilirsiniz. Spoiler'sız anlatırsam belki eleştiriyi okuduktan sonra sövebilirsiniz zirâ içi boş olacak. Affınıza sığınarak, spoiler'dan yana kullanacağım oyumu.
Film, üç perdeden ve üç ana karakterden oluşuyor. Her perde yaklaşık 45 dakika. Girizgâhı Luke(Ryan Gosling) ile yapıyoruz. Kamera, panayırda kahramanın arkasından giderken cast, yönetmen, senaristlerin ismi gözüküyor ekranda. Çadırlardan birine giren Luke'un o sahnede anlıyoruz akrobasi yapan bir motorsiklet sürücüsü olduğunu. Yakışıklı, karizmatik anti-kahramanımız Luke'un boşandığı bir karısı ve bir de bebeği vardır. Oğlu için işleri yoluna koymak, hayatına katkıda bulunmak amacıyla para kazanmak ister, çok para... Ve bu gaye uğrunda yapacağı eylem, banka soymak olacaktır.
Burada bir ara verip Ryan Gosling'in oyunculuğuna değinmek lâzım, özellikle banka soygun sahnelerindeki inandırıcılığına. Büyük ihtimalle bu kadar gerçekçi rol yapmasının nedeni, profesyonelliğinin yanısıra, o rol için "biçilmiş kaftan" olduğundan. Çünkü yönetmen Derek Cianfrance'e göre Gosling ile ilk tanışmaları 2007 yılında, Blue Valentine filmi üzerinde çalışırken yaşanmış. Yönetmenin Gosling'e sorduğu soru şu olmuş: "Bu yaşta zaten birçok şey yaptın, hayatında daha yapmadığın ne kaldı?" Ryan Gosling, her zaman bir banka soygunu gerçekleştirmek istediğini belirtmiş. "Seni bundan uzak tutan ne oldu?" "Tutuklanmak" diye cevap gelince Derek "Peki banka soymak istesen nasıl yapardın" diye sormuş ve Ryan Gosling anlatmış: "Motosiklet kullanırdım çünkü daha hızlı ve çevik hareket edersin. Motorsikleti ise kamyonun arkasına saklarsın bir süre yol aldıktan sonra çünkü polisler motorsikleti arayacağından kamyonun farkında olmayacaktır. Kimliğimi gizlemek için ise kaskı kullanırdım." Bu cevaptan sonra yönetmen, o zamanlardan kafasında plânladığı filmin başrolüne Ryan Gosling'i oturtmayı tercih etmiş. O da rolünü o kadar hevesle ve isteyerek yapmış ki soygun sahneleri kusursuz olmuş; tüm banka sahneleri tek seferde çekilmiş. Geçirdiği ses değişiminden bahsetmiyorum bile.
"Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde sıçar" değişmez normuna herkes gibi Luke da uyuyor ve günün birinde zorla girdiği evde, pencere kenarında polis memuru Avery(Bradley Cooper) tarafından vuruluyor ve birinci perdenin sonuna geliniyor. Artık baş karakterimiz, olaydan sonra kahraman ilan edilen, hırslı, azimli, yükselmek için herkesi satabilecek bir zat yalnız iç dünyâsına inildikçe söylediği yalanı kaldıramadığını(ilk soyguncunun ateş ettiğini söylemiştir ancak aslında, tam tersidir), için için pişman olduğunu ama elinden bir şey gelmediğini görürüz.
50 dakikalık Luke senaryosundan sonra Avery'ye geçiş yapmak gerçekten attan inip eşeğe binmek gibi. Çok sıkıcı, çok klişe, çok soap opera ve çoğu yerde inanılmaz derecede yapmacık. Neyse ki aradan 15 yıl geçer ve üçüncü perdeye geçilir. Son ana karakterimiz, Luke'un oğlu Jason'dır. Yakın arkadaşlarından birisi ise, babasını vuran adamın oğludur. Tabii bu gerçeği bilmez fakat öğrendiği zaman... Gerisini anlatmayayım. Az çok kafanızda canlandırdınız zaten.
Bütün filmi özetledim neredeyse. Ki siz de anlayın konunun klişeliğini ve uzatılmışlığını. 140 dakika gibi cüretkâr bir süreye sahip The Place Beyond the Pines'ın önemli sahnelerini toplasak 20 dakika civarı yapar. Geriye kalan her şey laga luga.
Velhasılıkelâm ben beğenmedim "Babadan Oğula"yı. İnanılmaz derecede yavaş, ne anlatmak istediği belli değil. En fazla yarım saatlik konuyu iki buçuk saate yaymış Derek Cianfrance. Filmin artıları oyunculuklar ve başarılı çekim teknikleri, sinematografi; Eksileri ise kaplumbağa hızında ilerleyiş, ilgi çekiciliğini ortalarda kaybetmesi ve tahmin edilebilir klişe senaryoya sahip olması şeklinde sıralanabilir. Son 1 saatte neler olacağını ön görmek için uzman olmaya gerek yok, ortalama düzeydeki her izleyici görecektir...
The Place Beyond the Pines (2012): 5/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder