ZAMANDA YOLCULUK TEMALI FİLMLER (Dosya)


Aylar evvelki Back to the Future eleştirimde belirttiğim gibi zamanda yolculuk, ilk bakışta herkesin rahatlıkla arzulayacağı bir doğaüstü araç olurdu. Dilediğiniz güne, yıla, çağa gitmek elbette daima cazip gelecektir insanoğluna. Ancak böyle bir durum çok ciddi riskleri ve içinden çıkılamaz paradoksları da beraberinde getirir. Bu nedenle Back to the Future'ı ayrı bir yere koyarım. Çünkü etrafında durduğu konu gerçekten enteresan, konuyu işleme biçimiyle de sinemanın efsaneleri arasına adını kazıttı zaten. 20'li yaşlarındaki gencin 30 yıl geriye gidip annesini "yanlışlıkla" baştan çıkarması...

Zamanda yolculuk filmleri BttF ile sınırlı kalmıyor, kalamaz. Zemeckis-Spielberg ne kadar diğerlerinden ayrıksı bir çalışma sergilemiş olsalar da, ondan önce de bu tür filmler vardı, sonra da. Bu dosyada ise en önemlilerini ve bilgim dahilinde olanlarını tanıttım. İyi okumalar.


BACK TO THE FUTURE Üçlemesi (1985, '89, '90)



  • Yönetmen: Robert Zemeckis
  • Senaryo: Robert Zemeckis, Bob Gale
  • Oyuncu kadrosu: Michael J. Fox, Christopher Lloyd, Lea Thompson... 

Zamanda yolculuk denince ilk akla gelen film, Geleceğe Dönüş, gösterildiği yıllardan günümüze, sinema tarihinin en çok izlenen ve hâlâ en popüler kült eserleri arasında. Film; kendi hâlinde, güzide bir kasaba olan Hill Valley'yi mekân ediniyor. Doktor Emmet Brown'ın yardımcısı Marty McFly adındaki tembel, haylaz, cool (bkz. klâsik Amerikalı genç tarifi) bir lise öğrencisi, Doktor'un -filmin geçtiği yıl olan- 1985'te Libyalılar tarafından vurulup öldürülmesi üzerine Doktor'un yıllarının eseri olan, dış gövdesi DeLorean arabası şeklindeki zaman makinesine atlayıp yanlışlıkla 30 sene öncesine, yani 1955'e yolculuk eder. O yılda henüz doğmamıştır, anne-babası evlenmemiştir, Goldie Wilson belediye başkanı değildir. Bütün bu kaos içerisinde geri dönmenin yollarını arayan Marty, gelecekte annesi olacak kişiyle kaza sonucu karşılaşır ve istemeye istemeye annesinin sevgilisi olur. En kısa zamanda annesini, babasına aşık etmelidir, etmediği takdirde, geleceğe dönüşü imkânsızlaşacaktır.

Filmin ikinci ve üçüncü bölümleri art arda çekildiğinden ardışık yıllarda seyirciyle buluştu. İkinci bölümde hem 30 yıl öncesine hem de 30 yıl sonrasına gidiliyor; ilk filmin genişletilmiş versiyonu desek yanlış sayılmaz. Üçüncü bölümde ise film, konu bakımından raydan biraz uzaklaşıyor. 1885'e kadar gidiyor ve tür olarak romantizmden de besleniyor.




SOURCE CODE (2011)



  • Yönetmen: Duncan Jones
  • Senaryo: Ben Ripley
  • Oyuncu kadrosu: Jake Gylenhaal, Vera Farmiga, Michelle Monaghan...

Filmin ismi Kaynak Kod'un açıklaması şöyle: İnsan beyni, öldükten sonra, ölmeden önceki son sekiz dakikada yaşananları koruyormuş. Üstelik beynin elektromanyetik alanı ölümden hemen sonra kısa süre de olsa aktif kalıyormuş. Böylece birbiriyle uyumlu iki kişiden biri diğerine bağlanabilir ve son sekiz dakikayı yaşayabilir. Lâkin Kaynak Kod'da yaşananlar Kaynak Kod'da kalır. Örneğin bir kadını ölümden kurtarsanız bile O, gerçek hayatta yine de ölmüştür.

Peki Kaynak Kod niçin gerekli? Bu filme göre konuşursak, bombacıyı bulmak için. Birçok insanın bulunduğu trende Chicago'ya gidilirken aniden bir patlama meydana gelir ve onlarca insan hayatını kaybeder. Hükûmet, birkaç ay önce Afganistan'da çatışma esnasında hayatını kaybeden yüzbaşı Colter Stevens (Jake Gylenhaal)'a, tren içinde giden bir tarih öğretmeninin, Sean Fentress'in son sekiz dakikasını yaşatır ve bu vesileyle sekiz dakika içinde bombacıyı bulup daha fazla insanı öldürmeden onu durdurması amaçlanır.

Duncan Jones'un Moon'dan sonraki ikinci uzun metraj eseri Source Code'un bilimkurgu sevenleri mest edeceği kesin...





MIDNIGHT IN PARIS (2011)



  • Yönetmen: Woody Allen
  • Senaryo: Woody Allen
  • Oyuncu kadrosu: Owen Wilson, Rachel McAdams, Micheal Sheen, Adrien Brody, Tom Hiddleston, Marion Cotillard...

Hemingway ve Paris hayranı olan yazar Gil, bir gece yürürken taksi gelir ve zamanı irdeleyecek macerası başlar...

Romantizm, dram, komedi, fantezi gibi birçok alt türü barındıran Woody Allen'ın 2013'de çıkan Blue Jasmine'den bir önceki eseri Midnight in Paris, Oscar dahil katıldığı tüm ödül törenlerinde "En İyi Orijinal Senaryo" ödülünü kazanmayı bilmiştir. 1920'lerin Paris'inde Salvador Dali, Pablo Picasso, F. Scott Fitzgerald gibi sanatçılarla karşılaşmak muhteşem olmalı. "Olmalı" diyorum çünkü henüz filmi izlemedim. Bunun için pişmanım desem yalan olmaz. 





12 MONKEYS (1995) 



  • Yönetmen: Terry Gilliam
  • Senaryo: David Webb Peoples, Janet Peoples
  • Oyuncu kadrosu: Bruce Willis, Madeleine Stowe, Brad Pitt...

1997'de ortaya çıkan bir virüs, 5 milyar insanın ölümüne yol açar. Çok az sayıda insan, yer altına çekilip virüsten korunmayı başarır. Kurtulanlar, çözüm bulabilmek için bir zaman makinesi geliştirirler. Henüz test aşamasında olan cihazı kullanmak üzere, mahkumlardan James Cole'u seçerler. Cole, ilk denemesinde yanlış bir tarihe gider. Başarılı olan ikinci denemesi sonucunda, kendisini 1990'da bir akıl hastanesinde bulur. Burada psikiyatrist Kathryn Railly ve çılgın oda arkadaşı Jeffrey Goines ile tanışır. Goines'un virüsün yayılmasında kilit rol oynadığından şüphelenen Cole, tekrar zaman yolculuğu yaparak birkaç yıl ileri gider. Ona inanmaya başlayan Dr. Railly'nin de yardımıyla Goines'un bu virüsü yaymasını engellemeye çalışan Cole, kendisini karmaşık olayların içinde bulur. (*)





TERMINATOR 2: JUDGMENT DAY (1991)



  • Yönetmen: James Cameron
  • Senaryo: James Cameron, William Wisher Jr. 
  • Oyuncu kadrosu: Arnold Schwarzenegger, Linda Hamilton, Robert Patrick...

Sarah Connor'ın Skynet tarafından gelecekten gönderilen Terminator'ın elinden kurtulmasından on yıl kadar sonra bu kez, T-1000 modeli yeni bir Terminator, insan direnişçilerin gelecekteki lideri ve Sarah'nın oğlu John Connor'ı hedef alır. Ölümcül T-1000 kendini istediği şekle sokabilmesiyle yok edilmesi neredeyse imkansız bir düşmandır. İnsanlığın geri kalanını yok etmekle görevlendirilen Terminator'ların varlığından haberdar tek insan olan Sarah, bir akıl hastanesine kapatılmıştır. Direnişçiler, geçmişe T-800 modeli bir Terminator göndermeyi başarırlar. T-800'ün görevi Sarah'yı akıl hastanesinden kaçırmak ve John'u T-1000'e karşı korumaktır. Özgürlüğüne kavuşan ve yanına T-800'ü ve John'u da alan Sarah'nın amacı, gelecekte dünyayı kontrolü altına alacak bir yapay zeka sistemi geliştirecek olan Cyberdyne firmasının en önemli beyni olan Miles Dyson'ı, gelecekteki felaketleri önlemek için keşiflerini yok etmeye ikna etmektir. (*)

İlk filme göre kat kat büyük bir bütçeyle çekilen devam filmi, serinin en iyi eleştiri puanlarını almasının yanı sıra kazandığı 4 Oscar ödülü ile her izleyenin gönlünü fethetmeyi bilmiştir.





MEN IN BLACK 3 (2012) 




  • Yönetmen: Barry Sonnenfeld
  • Senaryo: Etan Cohen
  • Oyuncu kadrosu: Will Smith, Tommy Lee Jones, Josh Brolin, Emma Thompson, Alice Eve...

10 yıllık aradan sonra izleyici ile yeniden buluşan Men in Black, Siyah Giyinen Adamlar olarak da bilinirler, üçlemesinin son yapıtı, ilk ikisinden sıyrılarak, işin içine zaman yolculuğunu ve Josh Brolin'i de katıyordu. Barry Sonnenfeld tarafından yönetilen film, nicedir hasret kaldığımız uzaylı-komedi-aksiyon kombinasyonunu ekranlara getiriyordu.






DONNIE DARKO (2001)



  • Yönetmen: Richard Kelly
  • Senaryo: Richard Kelly
  • Oyuncu kadrosu: Jake Gylenhaal, Maggie Gylenhaal...

Listede hiç hazzetmediğim, izlerken kumandayı televizyona fırlatıp hışımla dışarı çıkmak, ciğerlerime temiz hava doldurmak istediğim ender filmlerim arasında yerini aldı Donnie Darko. 16 yaşındaki şizofrenin halüsinasyonlarını zaman zımbırtısı ve bilimkurgu unsurları aracılığıyla süsleyerek anlatan film, inanılmaz yavaş ve odaksiz ilerlemesi ile beni çıldırttı; ancak seyircileri ikiye bölmedi değil. Donnie Darko'ya gerçekten hayran olan geniş çaplı kitleyi görünce hayretler içinde kaldım diyebilirim. Belki peer pressure ile alakası vardır bu durumun, bilemem, ama herkesin rengi ve zevki farklıdır tezinin kanıtlandığı noktalardan birindeyiz. Jake Gylenhaal'un yıldızının parladığı Darko'ya bir şans verebilirsiniz. Ancak uyarmalıyım; filmi gece, tek başınıza seyretmeyin!





PLANET OF THE APES (1968)



  • Yönetmen: Franklin J. Schaffner
  • Senaryo: Rod Serling, Michael Wilson
  • Oyuncu kadrosu: Charlton Heston, James Whitmore...


Yakın geleceğin post-apokaliptik dünyasında geçen film, maymunların egemen olduğu dünyanın biçimini ve köle hâline getirilen insanoğlunun başkaldırışını, geçmişte uzayda göreve çıkan astronotların gözünden anlatıyor; kült yapıtlar arasına adını yazdırıyordu. Çıkışından 33 yıl sonra Mark Wahlberg, Helena Bonham Carter, Michael Clarke Duncan, Paul Giamatti gibi ünlü isimlerden oluşan kadronun başına Tim Burton yönetmen olarak atanmış, efsanenin yeniden çevrimi onun marifetli ellerine emanet edilmiştir.





STAR TREK (2009)



  • Yönetmen: JJ Abrams
  • Senaryo: Alex Kurtzman, Roberto Orci
  • Oyuncu kadrosu: Chris Pine, Zachary Quinto, Zoe Saldana, Simon Pegg, Karl Urban, Eric Bana, Leonard Nimoy...

Milyonlarca sıkı hayranı bulunan, 50 yıldan uzun süredir sinema kültüründe kendine kombine bir yer edinmiş Star Trek'i yeniden yorumlayıp beyazperdeye aktarmak için JJ Abrams'dan iyisi yokmuş. Gerçekten de Abrams, çoğunluğun olumlu bakmadığı projeye sonsuz ve yenilikçi bir hayat verdi. 50 yıl öncesinin Mr. Spock'ı Leonard Nimoy bile kadroda yer aldı, dolayısıyla geçmişe seyahat şart olmuştu...




LOOPER (2012)



  • Yönetmen: Rian Johnson
  • Senaryo: Rian Johnson
  • Oyuncu kadrosu: Joseph Gordon-Levitt, Bruce Willis, Emily Blunt, Paul Dano, Jeff Daniels...

Rian Johnson'ın yazıp yönettiği Looper, eksantirik senaryosuyla dikkatleri kolayca üzerine çekiverdi. 2074 yılında, mafya, kiralık katilleri geçmişe gönderip diledikleri kişiyi öldürtebiliyordur. Derken, mafyanın adamı Joe, kendi geçmişindeki suikaste kurban gitmemek için zamanda yolculuğa çıkar.





MR. DESTINY (1990)



  • Yönetmen: James Orr
  • Senaryo: James Orr, Jim Cruickshank
  • Oyuncu kadrosu: James Belushi, Michael Caine, Linda Hamilton, Jon Lovitz...

Yaklaşık bir sene önce eleştirisini yazdığım, güzide dosyamızın son basamağı Mr. Destiny, teknik olarak zamanda yolculuğu konu edinmiyor. Pek çok kişinin bihaber olduğu bu eser, geçmişimizdeki "keşke"lerimiz gerçekleşseydi belki her şey daha da kötüye gidecekti mesajını pompalarken, insanın kaderi ile yüzleşmesini de etkileyici öyküsüyle birlikte işliyor. James Belushi ve Michael Caine'in yer aldığı film, herkesin "mutlaka izlemeli" kategorisinde olmalı.



"(*)" ile gösterilen yerler Filimadamı'ndan alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder