Alzheimer, bunak, alkolik ama iyi niyetli, biraz da saf, 80'li yaşlarında Woody Grant (Bruce Dern)'in evine bir yazı gelir: "1 Milyon Dolar Kazandınız!" Posta idaresine güvenmediğinden, iki evlat sahibi yaşlı adam, parayı almak için Montana'dan Nebraska'ya gidecektir. Tabii ki bu uzun yolculuğa karısı ve çocukları izin vermez çünkü adamdaki yazının, insanlara dergi aboneliği kakalamak için herkese gönderdikleri kâğıt parçasından ibaret olduğunu düşünürler. Fakat Woody, yıllar önce arkadaşına "ödünç verdiği" kompresörü ve her zaman hayalini kurduğu kamyoneti satın almak için nihayet başına devlet kuşu konduğunu iddia eder, gitmeyi kafasına koymuştur. Ailenin iki numarası David (Will Forte) de durumu anlayıp onu Lincoln, Nebraska'ya götürmeyi kabul etmiştir. Fakat bir şartı vardır: Babasının çocukluğunun geçtiği, aynı zamanda çoğu akrabalarının ve çocukluk arkadaşlarının bulunduğu kasabada mola vereceklerdir...
Nebraska siyah-beyaz bir melodram değil; bir yolculuk filmi hiç değil. En kaba tabir ile Nebraska için "aile dramı" olduğu söylenebilir. Gerçi bu tanım, filmin içinde barındırdığı yan öykücükler, durumlar, diyaloglar, ve fertlerin arasındaki ilişkiler sonucu ortaya çıkan üzücü, aynı zamanda son derece gülünç sahnelerin yanında hafif kalıyor.
Nebraska'nın ders verici nitelikte bir film olduğunu söylemek mümkün. Zirâ film boyunca, hayata dair pek çok önemli çıkarımlar ediniyoruz. Eline para geçince artık dostlarının sana nasıl baktığına, ileri yaşından dolayı bunamış babanın çevresini görüşüne, baba-oğul ilişkisine, aile içi ilişkilere, zamanın rüzgâr gibi geçişine, çağın değişimine vb. konulara dair çok mühim dersler veriyor Nebraska. Artık sık görmediğimiz, bir zamanların vazgeçilmezi siyah-beyaz ekranın ve muhteşem fon müziklerinin de filmin dramatik, tematik, lirik öğelerini besleyip filmin etkileyiciliğinin altını çizdiğini belirtelim.
Senaryonun karakterleri ele alış şekli de filmin aile yapısını kullanış biçimine paralel. Bruce Dern ile Will Forte'nin oyunculuklarının yanında diğer tüm oyuncular üzerine düşen görevi yapmışlar; hiçbir sahne sırıtmıyor.
Nebraska'nın her bir köşesine yönetmenin elinin değdiği belli oluyor. Nebraska'yı gerçekten sevdiğini ve bunun gibi değişik, trajikomik insan ilişkilerini konu edinmekten hoşlandığını önceki yapıtlarından da anladığımız üzere Alexander Payne, bana kalırsa son yıllarda bir hikâyeyi en doğru şekilde anlatan sinemacılardan. Her anlatım öğesine ve film türüne adil yaklaşan yönetmen, Nebraska'da yine hünerlerini sergilemiş. Nebraska'yı gördükten sonra Martin Scorsese'nin, Payne için söylediği şu sözlere katılmamak elde değil: "Alexander Payne, son zamanların en iyi yönetmenlerinden."
Yukarıda "Alzheimer" demiştim, değil mi? Eh işte, filmin en iyi yanlarından birine değinelim: Düşünmek. Film boyunca Woody'nin gerçekten parayı kazanıp kazanmadığını kendimize soruyoruz. Yanıt, karşımıza çıkan unsurlardan dolayı sürekli değişiyor. Para olayı bir yana, Woody'nin hastalığının Alzheimer olup olmadığı da belli değil, film bize son ana dek söylemiyor. Sonlarda ise tek bir cümleyle ifâde ediyor: "O Alzheimer değil, sadece insanların dediklerine inanıyor..."
Grant ailesinin uzun süre akıllardan çıkmayacak, belki de hayatınız boyunca etkileneceğiniz bir hikâyeyi seyirciye sunan Nebraska, diğer şatafatlı yapıtların arasında ödül törenlerinde kendine pek yer edinemese de, benim ve tüm izleyenlerin dilinde güzel ve acı bir tat olarak, daima hatırlanacaktır.
+ Oyunculuklar.
+ Senaryo ve senaryonun işlenişi.
+ Siyah-beyaza hasret kalmıştık!
Senaryonun karakterleri ele alış şekli de filmin aile yapısını kullanış biçimine paralel. Bruce Dern ile Will Forte'nin oyunculuklarının yanında diğer tüm oyuncular üzerine düşen görevi yapmışlar; hiçbir sahne sırıtmıyor.
Nebraska'nın her bir köşesine yönetmenin elinin değdiği belli oluyor. Nebraska'yı gerçekten sevdiğini ve bunun gibi değişik, trajikomik insan ilişkilerini konu edinmekten hoşlandığını önceki yapıtlarından da anladığımız üzere Alexander Payne, bana kalırsa son yıllarda bir hikâyeyi en doğru şekilde anlatan sinemacılardan. Her anlatım öğesine ve film türüne adil yaklaşan yönetmen, Nebraska'da yine hünerlerini sergilemiş. Nebraska'yı gördükten sonra Martin Scorsese'nin, Payne için söylediği şu sözlere katılmamak elde değil: "Alexander Payne, son zamanların en iyi yönetmenlerinden."
Yukarıda "Alzheimer" demiştim, değil mi? Eh işte, filmin en iyi yanlarından birine değinelim: Düşünmek. Film boyunca Woody'nin gerçekten parayı kazanıp kazanmadığını kendimize soruyoruz. Yanıt, karşımıza çıkan unsurlardan dolayı sürekli değişiyor. Para olayı bir yana, Woody'nin hastalığının Alzheimer olup olmadığı da belli değil, film bize son ana dek söylemiyor. Sonlarda ise tek bir cümleyle ifâde ediyor: "O Alzheimer değil, sadece insanların dediklerine inanıyor..."
Grant ailesinin uzun süre akıllardan çıkmayacak, belki de hayatınız boyunca etkileneceğiniz bir hikâyeyi seyirciye sunan Nebraska, diğer şatafatlı yapıtların arasında ödül törenlerinde kendine pek yer edinemese de, benim ve tüm izleyenlerin dilinde güzel ve acı bir tat olarak, daima hatırlanacaktır.
+ Oyunculuklar.
+ Senaryo ve senaryonun işlenişi.
+ Siyah-beyaza hasret kalmıştık!
NEBRASKA (2013)
10/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder