1930. Yasaklar, Chicago'yu savaşa girmiş bir şehir haline soktu. Rakip çeteler, şehrin milyar dolar değerindeki kanunsuz içki imparatorluğunun kontrolünü elde edebilmek için yarışıyorlardı. İsteklerini el bombaları ve makineli tüfeklerle elde ediyorlardı. Devir, Gangster lordlarının devriydi. Devir, Al Capone'nun devriydi.
Yukarıdaki yazı ile filme giriş yapılır... Hazine Bakanlığı'nın Chicago polisiyle berâber çalışıp Al Capone (Robert De Niro) ve diğer kaçak içki ticareti yapan mafyaları alaşağı etmek amacıyla görevlendirdiği Eliot Ness (Kevin Costner), daha ilk baskınında başarısız olur ve büyük bir oyuna gelir. Gece eve gitmeden önce köprüde vakit geçirir, sakince akıp giden suları izler. Tam o sırada yanından devriye polisi Jim Malone (Sean Connery) geçmektedir. Kısa bir konuşma sonunda kendi yollarına giderler. Ancak ertesi gün Eliot, Jim'in evine gider ve Capone'u devirmek için yardımını ister.
Malone kabûl eder etmesine fakat yöntemleri kâh Eliot'ı kâh bizi şaşkına uğratır. Malone yaşı başı geçmiş, sıradan bir devriye polisi gibi gözükse de aslında çok büyük bir potansiyeli vardır ve Ness, bunu farketmiş olacak ki onun yardımını bizzat istemiştir. Aslında film, baştan sona, ilk bakışta bize normal, suçlu, “ezik” gözüken tiplerin içinde ne cevherler yattığını ibraz etmekte.. Malone’un alışılmışın dışında bir yarışma ile seçtikleri İtalyan asıllı, silahı iyi kullanan bir keskin nişancı ile gariban muhasebeciyi de aralarına alan dörtlü, Capone’un suyunu kurutmaya yemin ederler. Sonradan “Dokunulmazlar” lakabı ile tarihe kazınacak grup, hiç vakit kaybetmeden işe koyulur.
Brian De Palma, giriş-gelişme-sonuç (veya serim-düşüm-çözüm; aynı şey) bölümlerini çok iyi işleyen bir yönetmen. Filmdeki en doğru karar belki filmin süresi. İstense, gerçek hikâyeden esinlenen The Untouchables 3 saat’e yakın bir süreye genişletilebilirdi lâkin De Palma, filmi bitmek bilmeyen klâsik mafya filmlerinden ayırarak 2 saat gibi makûl ve tek oturuşta izlenecek bir süreye indirgemiş; bu da gereksiz hiçbir sahnenin yer almamasını sağlamış.
Yine de birkaç mantık hatasına rastlamadan edemiyoruz her filmde olduğu gibi. Bir-iki büyük mantıksızlık var ki görmezden gelemiyorum maalesef, onlar da olmasaydı film benden tam puanı hakkıyla alırdı.
Film, ne kadar polis grubuna odaklanıyor olsa da on dakikada bir Al Capone’a da uğruyoruz. Sean Connery’nin Oscar kazandığı filmde Costner’ın oyunculuğu takdire şayan. Dokunulmazlar’ın -gerçek hayatta- son üyesi Albert H. Wolff’un Kevin Costner’a Eliot Ness’i canlandırma konusunda rehberlik ettiğini belirtelim.
Sonuç olarak; yönetmenin kurgusu, akıllı senaryo ve usta oyuncuların performansı The Untouchables’ı mutlaka izlenmesi gereken, arşivlik bir film yapıyor.
THE UNTOUCHABLES (1987)
9/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder