R.I.P.D.: Bridges için bile seyretmeye değmez


Kötü eleştirileri görünce R.I.P.D.'yi daha çok merak etmeye başladım. Genelde huyum budur; bir film ne kadar yerden yere vurulursa vurulsun, o eseri bizzat görmek isterim. Son zamanlarda, Killing Season böyle bir örnek oldu. İzleyenlerin büyük çoğunluğu vakit kaybı diyordu fakat ben gayet beğendim. Tamam, eksikleri vardı ama zevkliydi. Belki de beğenmemin ana sebebi filmi izlemeden önceki düşük beklentilerimden kaynaklanıyor; belki filmin ortalaması yüz üzerinden doksan falan olsa, beğenmezdim. Velhasılıkelâm, bazı filmlerden çok şey beklememek lâzım, beklentileri yüksek tutmadan eğlenmeye bakmalıyız. Lâkin R.I.P.D. gerçekten kötü film mübârek...

Filmin konusu: Boston polisi Nick (Ryan Reynolds) ve ortağı Hayes (Kevin Bacon), son yaptıkları uyuşturucu baskınında tonla altın bulmuşlar ve kendilerine saklamışlar. Ne var ki Nick, vicdanının rahat etmeyeceğini söyler ve altınları teslim edeceğini Hayes'e söyler. Ne yazık ki en beklemediği anda, yeni bir uyuşturucu baskınında, en iyi arkadaşı tarafından vurulur ve ölür. Öldükten hemen sonra zaman durur ve göğe yükselir; Huzur İçinde Yat Departmanı'na! Hiç zaman kaybetmeden yeni ortağı Roy (Jeff Bridges) ile tanışır ve hem dünyâyı canavarlardan temizlemeye hem de intikâm almaya doğru işe koyulur.


Filmde yanlış olan etmenler o kadar fazla ki nereden başlasam bilemiyorum. Öncelikle, filmin Men in Black'e benzediğini ileri sürenler var ki öyle, benziyor. Ama serinin yanından bile geçemez. Tommy Lee Jones ve Will Smith arasındaki kimyâ bile tek başına R.I.P.D.'ye beş basar.

Bilgisayar efektleri, siz deyin berbat ben diyeyim iğrenç, sinir bozucu. Tabiî ki CGI, vasat olabilir ama bu çok önemli olmaz bazı durumlarda. Ne gibi durumlarda misâl; anlatım tarzı, senaryo, performanslar vs. üst düzey olur; o zaman zaten filme kapılıp efektleri umursamazsın bile. Gelgelelim R.I.P.D.'nin ne sürükleyici bir senaryosu, ne de insanı sıkmayan, anlaşılır, düzgün bir anlatımı var. Yönetmen, Kevin Bacon'ın kötü adam potansiyelini boşa harcamış, çarçur etmiş; şatafatlı bi' final yapacağım diye mundar etmiş canım adamı.

Film, berbat bir doksan dakika olmasına rağmen iyi bulduğum bir-iki yanı vardı. Filmdeki belki de tek güzel şey Jeff Bridges. True Grit'teki Rooster Cogburn karakterine benzer bir portre çizen Oscar ödüllü deneyimli aktör, filmin tek ilgi çekici noktası. Ayrıca, Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek lâzım, filmde gülünç yerler de yok değildi. Mesela en akılda kalıcı örnek, öldükten sonra yeryüze inen polislerin, dünyâdaki insanlara farklı görünmesi. Ryan Reynolds, yaşlı bir Çinli gibi görünürken Jeff Bridges on numara bir sarışın bayan olarak görünüyor ve zaman zaman, gülmeden edemiyoruz ikiliyi o hâlde görünce.


Efendim, uzun lâfın kısası, R.I.P.D. izlenecek bir film değil. Cidden. Vaktinizi boşa harcamayın ve bu filmden uzak durun. Jeff Bridges için bile seyretmeye değmez.


R.I.P.D. (2013)
3/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder