Eğri oturup doğru konuşalım: 2014, televizyon açısından oldukça ses getiren, harika bir yıl. Alana kazandırılan yapımların birkaç istisna dışında hepsi büyük yankı uyandırmakla beraber son yılların en iyi dizi sezonunu yaşattı, yaşatmaya devam ediyor... Bu bağlamda, 2013-14 sezonu baz alınarak verilen Primetime Emmy ödülleri, sahiplerini bu gece buluyor. Bana da, sizi adaylar konusunda bilgilendirmek ve kişisel tahminlerimi okumaya davet etme görevi düşüyor. Ancak dram kategorisi şahsi uzmanlık alanı olduğundan, yalnızca bir başlık altındaki kategorileri değerlendireceğim. Keyifli okumalar.
EN İYİ DRAM DİZİSİ
- Tahmin: Breaking Bad
- Tercih: True Detective
Breaking Bad yayından kalkalı çok oldu. Hatırlarsak, geçen yılın Emmy galibinin final bölümleri 11 Ağustos 2013'te gösterilmeye başlanmış, büyük final ise 65. Primetime Emmy töreninden tam bir hafta sonra seyirciyle buluşmuş; bu nedenle televizyon tarihinin en baba eserlerinden biri olarak kabul edilen Breaking Bad, son bir kere daha aynı kulvarda yarışma imkânı bulmuştu kendine.
Son 8 bölüm, 62 saatlik serinin en sıradışı anlarına sahne oldu. Genel olarak harika bir momentum içerisindeydi. Pek çok önemli ölüm oldu, ayrılıklar yaşandı. Bunların hepsi muhteşem işlendi. Yaratıcı/yapımcı Vince Gilligan, her bölümde ağırlığını hissettirdi. Her hafta ayrı bir değişime sahne olurken, final gelip çattığında "Remember My Name" sloganını kalplere kazımayı bildi.
Dolayısıyla Breaking Bad, kazanmayı hak ediyor mu? Kesinlikle. Fakat şöyle bir durum var ki, BB geçen yıl kazandı. Altın heykeli kolaylıkla almasının sebebi belliydi. Adaylar belli olduktan bir-iki hafta sonra, yaklaşık 17.000 insanın kazananı belirleyeceği oylamaya geçildiği dönemde, BB her hafta geniş yankı uyandırdı. Yine o dönem Amerika'nın en çok seyredilen dizisi olduğunu göz önüne alırsak, seçmenin baskı altında bırakıldığını söyleyebiliriz. Zira final sezonun ilk yarısı, hiç de Emmy'yi hak edecek güzellikte değildi.
Bir de True Detective var. Antolojik dizi sıfatını taşımasına rağmen drama dalında yarışmasını ekseriyetle absürd bulduğum (ki bu durumu Radikal Blog'da ele almıştım), kadrosunda Woody Harrelson gibi Amerikan sinemasının 90'lardaki yapıtaşını ve daha birkaç ay evvel Akademi tarafından Oscar heykeline layık görülen Matthew McConaughey'i kadrosunda barındıran, The Killing'in yaratıcısı Nic Pizzolatto'nun ellerinden çıkma, kış mevsiminin soğuk gecelerinde ilaç gibi gelen yepyeni bir karanlık polisiye... Dedektif mesleğine olan yenilikçi bakışı, arkadaş-ortak ilişkisi, derin nüansı, sadece vakayı izlemeyip aynı zamanda karakterlerine de büyük önem veren ve dünya, yaşam, politika, din, tasavvuf konularında -bilhassa Rusty Cohle'a- anlam yükleyen ustaca yazılmış senaryosu, olaya hâkim kamera, en uyduruk iç ve dış mekânı bir Van Gogh tablosu gibi gösteren sinematografisi ve 21. yüzyıl film-noir tekniğini sonuna kadar kullanan üslubu ile her alanda dört dörtlük bir TV başyapıtı... Breaking Bad'e iki sezon üst üste aynı ödülü vermektense True Detective'e yönelmek daha adil olacaktır.
EN İYİ ERKEK OYUNCU
- Tahmin/Tercih: Matthew McConaughey (True Detective)
Çetrefilli bir kategori. Çünkü, diğer kategorilerin aksine, adayların altısı da kazanmayı hak ediyor... Bryan Cranston'ın geçen sene final sezonunda gösterdiği kendini aşan performansıyla kazanmasına kesin gözüyle bakılırken altın heykel, hiç şans verilmeyen The Newsroom'un asi sunucusu Will McAvoy'u şahane bir şekilde portreleyen Jeff Daniels'a gitmişti. Ayrıca Cranston, Walter White ile beş yılda üç kez Emmy kazandı, dolayısıyla bu yılki şansı daha düşük. Jon Hamm'in bilmem kaçıncı adaylığı, sayan oldu mu bilmiyorum ama 2008'den bu yana en iyi oyunculuğunu sergilediği Mad Men'in altıncı düzlüğünde bile Televizyon Akademisi'nin geçtiğimiz yıl Hamm'i es geçerek onu "yeterli" kabiliyette görmediğini anladık. Woody Harrelson gerçekten yetenekli, ama sezon boyunca Matthew McConaughey'in arkasında kaldı. McConaughey karakterine öyle bürünmüştü ki, bunu kavramak için Dallas Buyers Club'i seyretmek gerekir; geçirdiği fizikî değişimin yanısıra, karakter bazında da Rust'ın, Marty'ye göre çok daha enteresan bir bakış açısı ve yaşam tarzı vardı. Son adayımız Kevin Spacey ise altı isim arasından en tecrübeli, en tanınırı ve kanımca en iyisi. Ama televizyon bağlamında öyle mi? House of Cards'ın vasat ikinci sezonu, ödülü kucaklamasını engelleyen en büyük faktör.
Burada Matthew McConaughey'in asıl avantajı, kariyerinin en parlak dönemini yaşaması. Akademi ve HFPA başta olmak üzere sayılı kuruluşlardan saygın sıfatlar ve ödüller edinen 44 yaşındaki aktörün Emmy'yi kucaklaması işten bile değil.
EN İYİ KADIN OYUNCU
- Tahmin: Robin Wright (House of Cards)
- Tercih: Lizzy Caplan (Masters of Sex)
Geçen yıl olsa, yahut 2012'de, ilk tercihim Claire Danes olurdu. Saygıdeğer bir şevkle Carrie Mathison portresi ile iki yıl üst üste, toplamda üç kere Emmy kazanan oyuncuyu, tıpkı Kevin Spacey gibi, Homeland, yani dizinin kendisi engelliyor. Üçüncü sezonu bayağı eleştiriye maruz kalan dizi, son sezonunun ilk birkaç bölümünde, Carrie'ye tekrar deli muamelesi yaptı. Yazar ekibi, ilk dört hafta sadece Carrie'nin akıl sağlığına odaklanırken diğer bir ana karakterini unuttu ve hak ettiğini buldu: Homeland, aday gösterilmedi. O nedenle Homeland ibaresi taşıyan hiçbir ekip çalışanına ödül verilmeyeceğine kesin gözüyle bakmaktayım.
Robin Wright, House of Cards'ın ilk sezonunda sesini duyururken, ikinci sezonda Shakespeare'in piyeslerindeki kaprisli kadınlara taş çıkartırcasına entrika dolu bir rol üstlendi ve otoriteler tarafından geniş sevgi topladı. Ancak Lizzy Caplan'ın "şehvet dolu" oyunculuğunu geçmesi için bundan daha iyisini yapmalı.
Listenin diğer güçlü ismi ise Kerry Washington. Scandal dizisiyle kendini halka benimseten Washington eğer kazanırsa, Emmy'yi kucaklayan ilk Afro-Amerikan kadın oyuncu ünvanını sahiplenecek. Komedi alanında ilk kez bir transgender oyuncuyu aday gösteren TV Akademisi açısından ilklere sahne olabilir 66. Primetime Emmy...
EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU
- Tahmin/Tercih: Peter Dinklage (Game of Thrones)
Karar vermekte şahsen en zorlandığım kategori. Değerlendirmeye geçmeden önce kabul edelim: Jim Carter ile Josh Charles şöyle bir kenara alalım. İkisi de bitmek bilmez pembe dizilerden gelme ve sadece yer kaplamak için listedeler.
Mandy Patinkin'in kazanmasını çok istiyorum son iki yıldır. Özellikle 2013'te ödül Bob Cannavelle'a gittiğinde -ki kimsenin beklemediği bir adaydı- ümidimi yitirmiştim; Akademi bu adama kolay kolay ödül vermez. Performans olarak, Brody'nın yokluğunda dizinin ana karakteri hâline gelen ve üçüncü sezonda Homeland kariyerinin zirvesine yerleşen Patinkin'in oyunculuğu muazzam, alırsa da mutlu olurum ama düşünmüyorum. O tren çoktan geçti.
Aaron Paul, aynı rol ile ödülü iki defa kucaklamış birisi. Breaking Bad'in final sezonunda tripten tribe girerek sinirimi alt üst eden Jesse Pinkman'ı önceki sezonlardan farklı biçimde ele aldı, fena da iş çıkarmadı. Emmy için yeterli olur mu, sanmıyorum. Ama seveni çok, neden olmasın...
Jon Voight'u nitelemeye sıfat bulamıyorum. Ray Donovan'da öyle harika bir iş çıkardı ki, hayatım boyunca aklımdan çıkmayacak. 70 yaşında olmasına rağmen o enerji patlaması, harika dansları, fırıldak jest ve mimikleri, yeri geldiğinde duygusallığı karakterine aşılamayı başarması... Potansiyelini sonuna kadar kullandı. Hâlen ikinci sezonuyla ekran başında olan dizinin yeni bölümlerinde de Mickey Donovan portresiyle performansını katlayarak yoluna devam ediyor.
Voight'un önündeki engel, hiç şüphesiz Peter Dinklage. The Laws of Gods and Men adlı bölümün sonunda yaptığı konuşma ve sezon içinde gösterdiği genel performans, üç yıl evvel kucakladığı ödülü duble yapması için yetiyor. Game of Thrones'un en ses getiren sezonun bu yılki olduğu ve liste içindeki dizilerden sezon finali yapan son dizi olduğunu göz önüne aldığımda Dinklage'ın şansı kat be kat artıyor. Yürü aslanım!
EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
- Tahmin/Tercih: Anna Gunn (Breaking Bad)
En sinir hoplatıcı kadın karakterlerden biri bulduğum Skyler'ı, Breaking Bad'in final düzlüğünde gözle görülür bir değişime uğratan Anna Gunn, üst üste ikinci defa ödülü kucaklamayı hak eden tek isim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder