Ani gelişen aksiliklere bayılıyorum, velev ki 24, bu işin ustası, galiba en çok bu yüzden seviyorum diziyi. Geçen hafta Simone’un anneyi öldürüp kızını elinden kaçırması ve kızı kovalarken Londra’nın meşhur iki katlı kırmızı otobüsü tarafından darbe yemesi, beklenmedik güzel bir sürprizdi, eminim tüm izleyiciler içlerinden derin bir oh çekmiştir…
Yapımcılar, zamanı ustaca kullandılar, neredeyse hiç gereksiz sahne yoktu. Bölümün ilk çeyreği, ABD ile İngiliz liderinin politik uyuşmazlığına ve köstebek olduğu anlaşılan Navarro’nun, CIA Londra İstasyonu’nda bir şeyler çözmekte olan ajan rolünü üstlenen Jordan’ın icabına bakmasına odaklanırken, ikinci işbirlikçiyi bir saniyeliğine de olsa gördük ve hemen tanıdık: Adrien Cross! İşte bu, Navarro’nun kimliğinin açığa çıkmasından daha skandal ve daha sürpriz bana göre. Geriye bir tek soru kalıyor: Neden? Niçin Amerikalı bir yönetici ile İngiliz bir hacker, Ortadoğulu teröriste yardım ederek ülkelerini ve dünyayı zarara sokma amacı güder? Para mı? Hiç sanmıyorum. Umarım mantıklı bir açıklaması vardır ve aşırıya kaçmadan mantıklıca işlenir.
Margot Al-Harazi’nin İHA’yı hastanenin üzerine yıkma emri vermesi üzerine ikinci, üçüncü ve son çeyreğin yarısı, tempoyu hiç düşürmeden Jack’in keskin zekâsını ilgi ve dikkatle izlediğimiz dakikalar oldu. Jack’in İHA füzesinden arabayla Londra sokaklarında zikzak çizerek kaçması, yaklaşık 5 dakika sürdü ve 24: LAD’in en kaliteli anlarını bizlere servis etti. İki patlama sahnesi ile hiçbir masraftan kaçınmadıklarının altını çizen yapımcı kadrosu, momentumu zirvede tutarak son dakikaya kadar heyecan içinde seyirciyi peşlerinden sürükledi, tıpkı 24’ün ilk beş mükemmel sezonu gibi…
Bölümün sonlarına doğru duraksamalar yaşandı doğal olarak. Final evresi, Jordan’ın su yüzüne çıkışı, Rus diplomatın Başkan Danışmanı Mark’ı köşeye sıkıştırması ve Heller’ın Margot Al-Harazi ile –kısmen- yüzyüze görüşmesinden oluştu. Jordan’a bölüm boyunca toplam iki dakika zaman ya ayrıldı ya ayrılmadı, fakat ileride büyük söz sahibi olacağı kesin, hatta Jack ve Kate ile birlikte çalışma ihtimali de yüksek. Başkan Heller’ın çözümü ise, biraz zorlama hissiyatı veriyor. İlla ki kafasında bir şeyler vardır, aksi hâlde direkt gidip teslim olması işleri sadece yokuşa sürükler; hem kendisi hem konu bütünlüğü açısından.
Olay örgüleri çoğalmışken ve sezonun çoğunu geride bırakmışken yazarların daha özenli ele alması gerek tüm öğeleri. Mesela Rusların Jack Bauer’i ısrarla istemesi ve Mark’ı tehdit etmesi; kabul edelim, bu da biraz eciş bücüş ve tahmin edilebilir. Bu bölümde sorun yaratmadı, enerjinin yüksek seyir ettiği sahnelerde mola vazifesi gördü, fakat ilerisi için pek hayra alamet olduğu söylenemez.
Gelelim Chloe’ye. Chloe O’Brian, şu an için 24: Live Another Day’in yetim bıraktığı çocuk görünümünde. Geçtiğimiz her bölüm ekran süresi azalan Chloe’yi “ben de buradayım, bakın” diye feryat edercesine birkaç saniye gösterdiler; büyük ihtimalle Adrien’ın ihbarı ile yer değiştirmek zorunda kaldı, hepsi bu. Dile getirmekten nefret ediyorum, ama 24’ün Jack Bauer’den sonra en uzun ömürlü karakterine artık ihtiyaç yok gibi görünüyor. Yoksa çok mu erken konuşuyorum?
SONUÇ
24’ün dün geceki bölümü, şöyle bakınca sezonun en atraksiyonlu ve kompleksli, ama aynı zamanda hikâye ve karakter dengelerini ayarlamayı bilen, badass’lik içeren ama abartıya kaçmayan, tam istediğimiz gibi bir saatti. Jack ve Kate, büyük ilerleme kaydettiler Margot’yu durdurmak adına, avantajı yakaladılar bir manada; Başkan Heller kendi kafasınca plan yaparken, Mark da kendi kazdığı çukuru doldurmaya çalışıyor. Olayların perde arkasındaki isimler Steve Navarro ve Adrien Cross’un niyetleri merak konusuyken; diğer yanda yaralı bir CIA ajanı bulunmakta… Yollar nasıl kesişecek, kim hayatta kalacak, kim ölecek; hepsini öğrenmemize beş muhteşem hafta daha var.
+ Üst üste twist'ler.
+ Jack vs. İHA füzesi? Alırım bi' dal!
+ Margot Al-Harazi hâlâ karizmatik bir 'kötü kadın'.
- Mark ve Chloe'nin olay örgüleri endişe verici.
24: LIVE ANOTHER DAY S01E07
9,5/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder