PROMETHEUS'U NE KADAR ANLADIK?


Ridley Scott’ın ilk filmini yönettiği ve on yıllar sonra Prometheus ile tekrar sahiplendiği Alien serisinin, literatüre bir kült olarak geçtiği gerçeği yadsınamaz. Gerçekdışı olan şey, 79 yaşındaki veteran sinemacının açıklanamaz bir tutkuyla bağlandığı bu seriyi ilk günkü coşkusuyla devam ettirmesi, ettirebilmesi. Bildiğiniz üzere Prometheus, Alien’ın (1979) öncesini anlatan üçlemenin ilk etabıydı, haftaya Cuma ise ikinci etap, Alien: Covenant, öncülünden beş yıl sonra vizyona girecek. Bu noktada kendimize sormamız gereken birkaç soru olduğunu düşünüyorum: Prometheus’u gerçekten izledik mi? Ne kadarını anladık, ne kadarına kafamız takıldı? Mesela daha spesifik bir örnek olarak; başlangıç sahnesinde ne anlatılmak isteniyordu? Bu makalede, bu tür soruları yanıtlamakla birlikte, bir tutkunun altında yatan sebebi sezdirmeye çalışacağım ki, asıl nitelik gerektiren kısım bu olacak.

Her şeyden önce, filme adını veren Prometheus’un ne anlam ifade ettiğiyle başlayalım. Prometheus, Yunan mitolojisine göre insanlığı yaratan varlıktır. Bir titan olmasına rağmen titanların yanında yer almayıp Olympos tanrılarına baş kaldırmadığı için Zeus, onun kutsal dağda kalmasına izin vermişti. Bilge ve iyiliksever kişiliğiyle bilinen Prometheus’un insanoğlunu topraktan var etmesi, tanrıları biraz gücendirse de icadını sürdürmeye engel olmamıştı. Tanrıları asıl kızdıran olay, Prometheus’un insanoğluna ateşi tanıtmasıydı çünkü bu sayede insanlar, sadece yaratıcılarına özel olan bir gücü kullanmaya başlamıştı. Ceza olarak Prometheus, bir kaya parçasına zincirlenir, karnı yarılır ve ciğerinden her gün bir parça alıp giden bir kartal için sergilenir.

"Prometheus" yağlı boya, Theodoor Rombouts, XVII. yüzyıl, Musées Royaux des Beaux-Arts, Brüksel, Belçika

Anlatının kendisinden başlamanın sebebi, filmdeki başlangıç sahnesi. Milyonlar, hatta kimine göre milyar yıllar öncesinin Dünya’sına ait olduğu sanılan muazzam doğa manzarası ile başlayan filmin başlangıcında bir Mühendis, izbe şelalenin tepesinde tuhaf bir ritüel gibi görünen bir tavırla siyah renkli bir madde içer. Madde, tüm vücüdunu etkileyerek yaşamsal için gerekli parçaların, yani DNA’nın oluşmasını sağlar. Sahne, kısa sürede ufalanan bedenin, DNA sarmallarına ayrılarak suya karışması ile son bulur.

Şüphesiz, pek çoğumuz bu sahne üzerinde hatrı sayılır bir süre kafa yormuşuzdur: Genelde vuku bulan olayın “nerede” vuku bulduğu sorusu ön plana çıkar, ardından “ne zaman” ile devamı gelir. Prometheus görevinin amacının, insanlığı yaratan varlıkları araştırması gerçeği ile yukarıda anlatılan hikâyedeki ‘iyi kalpli’ titanın fedakârlığı arasındaki paralellik tartışılmaz. Yaşam için ölüm teması, klâsik bir temadır. Nitekim konu hakkında “Herhangi bir gezegen olabilir.” açıklamasını yapan Ridley Scott’a göre, mekânın bir önemi yok. Lâkin filmi dikkatli inceleyip buna ek olarak Alien ile ilgili wikia, diğer bir deyişle çevrimiçi ansiklopedileri baz alarak, başlangıç sahnesinin tüm film ve hatta üçleme için kilit önemde olduğunu çıkarabiliriz. O da şöyle olacak…


Prometheus ekibinin gittiği gezegenin adı LV-223. Devam etmeden belirtelim: Hayır, bu gezegen Alien’daki gezegen değil, dolayısıyla Alien’daki uzay gemisi ile buradaki de aynı değil (fakat iki gezegen de, LV-223 ve LV-426, Zeta Reticuli adı verilen yıldız sisteminde yer alıyor. İlginizi çekerse, LV kod adının İncil'in Levililer bölümünden geldiğini ve iki gezegenin numarasının da kutsal kitaptaki ayetleri ifade ettiği söyleniyor). Bu gezegende Mühendisler, Kimyasal A0-3959X.91 – 15 olarak bilinen son derece dirençli ve ölümcül bir mutajenik patojen serisi üretip bunları gemilerde depoluyordu. Zirâ Mühendisler’in ana planı, Kara Likid adı da verilen bu zehirli patojenleri gemilerinde taşıyıp onları, yaşamın oluşmasına ön ayak ettikleri gezegen olan Dünya üzerine salmaktı. Diğer bir deyişle plan, bir insan soykırımından ibaretti.

Sayısız vazolar içinde depolanan patojen, Prometheus ekibinin gemiye girmesiyle serbest kalıyor ve survival bezeli gerilim, gemiye atılan ilk adımda başlıyor. Fakat biz anlatıdan kopmayalım. Şöyle ki, patojeni taşıyan canlıların mutasyon geçirme paradigması, etkileşime geçilen canlıya bağlı olarak değişiklik göstermekte. Bu noktada iş biraz karışabilir, çünkü akılda tutulması gereken önemli bir husus var ki, patojen, etkileşime geçtiği herkese aynı etkiyi yaratmıyor. Hem Prometheus’ta hem Alien serisinde bunun sayısız örneği mevcut. Meselâ vazoların dibinde gezinen, geminin ekosistemine ait solucanlar, patojene maruz kalınca büyüyüp başkalaşım geçirir ve ‘hammerpede’ denen neredeyse bambaşka bir canlıya dönüşüp Millburn’ü öldürür. Aykırılığıyla akla kazınan jeolog Fifield ise yere düşüp kaskını çarptığında o da patojene maruz kalır ve filmin son perdesine doğru mutasyon geçirmiş bir şekilde geri döner; beş kişi bile onu püskürtmeye yetmez çünkü mutasyon sayesinde çok güçlenmiştir. Yine başka bir taşıyıcı, sevgilisiyle girdiği cinsel ilişki sonucunda, Elizabeth Shaw (Noomi Rapace) olur. Malum, o da virüsün mahsûlü olan bambaşka bir canlı doğurur. Temelde asalak olan bu canlı da (Trilobit) filmin final dakikalarında Mühendis’i kovan olarak kullanarak bir tür xenomorph doğuracaktır. Özetle patojenin etkileri, patojeni taşıyan canlıya göre değişiyor ama karakteri hep aynı: Yıkıcı, öldürücü ve bulaşıcı.

Yukarıdan aşağıya: Hammerpede ve canlı kozalamaya çalışan Trilobit

İşte filmin en başındaki figür de burada devreye giriyor ve arkaplana inanılmaz bir derinlik katıyor. Söz konusu Mühendis, planlanan soykırıma engel olmak isteyen ‘iyi’ adamlardan biri. Soydaşları niyetini öğrenince, bunu LV-223 gezegenindeki izbe bir mekâna sürgüne gönderiyor. Fakat bilerek mi veriliyor, yoksa kimsenin farkında olmadan mı yanına alabilmiş, tam olarak emin olmadığımız bir hikâye sonucu, elinde bir miktar Kara Likid var. İyi Mühendis, kendisini bıraktıkları gemi ufukta kaybolurken virüsü içip kendini feda ederek nehirde yaşamın doğmasına ve dolayısıyla xenomorph’ların ortaya çıkıp gezegendeki Mühendis gemilerine saldırmasına neden oluyor. Saldırı sonucunda ise gemideki virüs, tıpkı Prometheus ekibinin 2000 yıl sonra yapacağı gibi, tetiklenip serbest kalıyor. Neden 2000 yıl diye sorarsanız, bunun da filmde bir açıklaması var zirâ geminin karbon yaşı, 2000 yıl öncesine tarihleniyor. Özet olarak, gemiler hiçbir zaman kalkamıyor ve canını kurtarmak isteyen Mühendisler, kendilerini uyku odasında muhafaza etmeye çalışıyorlar. Bildiğiniz üzere üçü ölürken, biri kurtuluyor. Şimdi filmin adının neden PROMETHEUS olduğunu daha iyi anladınız, değil mi?

Bitirişi yapmadan önce kabul etmemiz gereken bir şey var. İşbu yazıyı kesin bilgi sağlayacak bir makale olarak tanıtmama rağmen, yukarıda tarif ettiğim şeyler hâlen doğrulanabilmiş değil. Spesifik olarak başlangıç sahnesi, kısmen hâlâ bir muamma. Tam olarak ne olduğunu hiçbir zaman kesin olarak bilemeyebiliriz. Diğer bir örnek ise, Mühendisler’in Dünya’dan başka yerde yaşam yaratıp yaratmadıkları sorusu ve eğer yarattılarsa, hepsini birden mi yok etmek istediler? Filmde birkaç tane gemi olduğunu biliyoruz, peki bütün bu gemiler, Dünya için miydi? Son hayatta kalan Mühendis, rotayı Dünya gezegeni olarak mı ayarlamıştı. Anlaşılan bunlar için net bir cevabımız yok, ve bazıları için hiçbir zaman da olmayacak. Hem, belki de bilinmemesi daha iyi. Bilimkurgu filmi diye kurgunun her türünü yapımcılara bırakmanın pek doğru olmadığını göz önüne alırsak, filmdeki çeşitli ‘oluş’ların özellikle türe meraklı seyircinin yorumlamasına adanması ihtimali kulağa oldukça olası geliyor. Diğer bir ihtimal ise, bu soruların cevabını birkaç gün sonra alacağız.

David (Michael Fassbender), Alien: Covenant için yayımlanan 'prologue' klibinde Mühendisler'in üzerine Kimyasal A0-3959X.91 – 15'i bırakıyor. İşte bu görülmeye değer.

Yine de, eldeki veriye göre, son dönemlerin en basit gibi görünen ama alt metninde kocaman bir tarih ve alt metnin yattığı bir başyapıtı, olabildiğince doğru bir şekilde aktardığıma inanıyorum. Tabii günün sonunda kimin doğrusunu seçeceğiniz, size kalmış bir ayrıcalık. Alien: Covenant'ın film eleştirisinde görüşmek üzere...
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder