"Her şey nasıl oldu?, "Nasıl buraya geldik?", "Neden buradayız?" türevi cevabı henüz sadece teorilere dayanan varoluşsal sorular, tarih boyunca akılsal düşünen tüm insanları meşgul etmekle beraber, sinemanın ve sinema özelinde bilimkurgunun da temel başvuru kaynaklarından biri olmuştur. Uzay ile varoluşu en iyi şekilde harmanlayan ve günümüzde bilinirliği en yüksek sinema eseri hiç kuşkusuz Stanley Kubrick'in 2001: A Space Odyssey'idir. Uzayı merkeze taşımasa da, Kubrick'in izinden giden Steven Spielberg'ün Artificial Intelligence'ı (Yapay Zekâ) yine geniş kitlelere ulaşıp gündeme oturmayı bilmiştir.
Interstellar'ı daha iyi anlayabilmek için yukarıda saydığım iki başyapıtın pek çok ortak noktasından şimdilik birine değinmeliyim. 1968'in 2001'i ile 2001 tarihli (Spielberg'ün Kubrick'e selâm çaktığı burada gün yüzüne çıkmaktadır) Yapay Zekâ, zamanının ötesinde özellikler taşımasından dolayı hak edilen övgüyü almakta güçlük çektiler. Kubrick'i yerden yere vuran sinemacıların ve seyircilerin sayısı az değildi. Günümüzde ise, 2001'e dil uzatanın sinema bilgisinden şüphe duymamak işten bile değil. Aynı şeyin bir benzerini A.I., son olarak Interstellar için söylemek mümkün...
Dünya, bitmek bilmez toz fırtınaları yüzünden yiyecek kıtlığı çekmektedir ve dünyayı kurtarma misyonu bir grup astronota teslim edilmiştir. Interstellar'ın konusu uzaktan oldukça basit ve klişe görünüyor. Eğer mevz-u bahis Christopher Nolan külliyatıysa, IMDb'de okuduğunuz veya fragmanını defalarca izlediğiniz şey, buzdağının görünen kısmından başka bir şey değildir. Konu hakkında söylenecek fazla söz yok çünkü ne kadar devam edersem o kadar spoiler vermiş olacağım.
Peki ne yazmalı? Aslında yazacak çok şey var sevgili okur, ama bu tip felsefesi yoğun filmlerde size tavsiyem, kimseyi dinlemeyip filmi kendiniz izlemeniz ve yorumlamanız olacaktır. Ben, bu filme gitmeden evvel sadece bir cümlelik konusu okudum, fragmanına göz ucuyla bile bakmadım, TV'de gösterilirken kanalı değiştirdim. Böylelikle kimsenin etkisi altında kalmadan, çok bilmiş tavır takınan sözde eleştirmenlerin egoist, elitist söylemlerine bulaşmadan, özgür irademle iki saat kırk dokuz dakikanın tadını doyasıya çıkardım.
Interstellar, hem oyuncu hem teknik kadrosu itibariyle film sektöründeki her bireyin teklif gelirse reddedemeyeceği bir ekip. Teknik detayların harika olduğunu söylememe gerek bile yok. Ses kurgusu ve ses miksajı dalında da Oscar'ı zorlayacaktır. Sonuçta uzaydayız, ama ne uzay... Interstellar güneş sistemine sığınmıyor, büyük düşünüyor ve seyirciyi başka galaksilere, sistemlere, 'deliklere' götürüyor. Daha önce atılmadık adımları atmadan önce, herhangi yanlışlık veya hata oluşumunu engellemek adına, astro-fizikçilerin yaşayan efsanesi Kip Thorne ile birlikte çalışıyor Christopher Nolan. 8 yaşından beri bulutların ötesindeki sonsuzluğa merak salmış ve sayısız kitap, makale, ödül ile adını Eintein, Sagan ve Hawking gibi dehâların arasına yazdıran 74 yaşındaki Amerikalı fizikçi Kip Thorne, yeryüzünün en prestijli uzay bilimleri fakültesinde çalışmakta. Genç yaşta Carl Sagan'la tanışıp öğrencisi olan ve neredeyse haftanın her günü Stephen Hawking ile görüntülü konuşma yapıp görüşmelerinde evren ve bilim hakkında tartıştıklarını belirten Thorne, Interstellar'ın dünya dışında geçen bölümlerinin mantıksal çerçeve dışına çıkmamasını önlemekle görev yapıyor. 81 yaşındaki usta sinemacı Michael Caine: "Kip ile konuştuğum dakikalarda, hayatımda kendimi hiç bu kadar aptal hissetmemiştim." diyor. Varın siz düşünün...
Filmin dramatik yapısı, bilimsel yapısı kadar iddialı ve sağlam. Daha önce filmlerindeki soğukluk hissi yüzünden eleştirilen Nolan, baş karakteri Cooper'ı "önce bir aile babası olarak, sonra uzay kâşifi olarak tanımladım" ifadesini kullanıyor. Cooper'ın meslektaşı Amelia'nın filmdeki rolünün önemi ve dramaturjiye kattıkları göz önüne alındığında Nolan'ın daha sıcak ilişkilerle dolu bir senaryo yazdığını teyit edebilirim. McConaughey'nin performansı üst üste ikinci Oscar'ını kazandıracak gibi. Onun dışında Anne Hathaway, Jessica Chastain ve Michael Caine üçlüsü arasından sırıtan veya sahne çalan kimse yok. Belki ilerilerde sürpriz biriyle karşılaşabilirsiniz ama, kim bilir...
İşin özü: Interstellar'ı gidin, görün. İyi bir sinema salonunda seyredin, film esnasında başka bir şeyle uğraşmayın, zihninizi açık tutun, gözünüzü bir an olsun perdeden ayırmayın. Interstellar, hayatınıza ortalama on yılda gelebilecek bir fırsat, sakın kaçırmayın ve sakın ola eleştiri okumayın. 2001 de Interstellar'ın çektiği kötü ve cahil yorumlara kurban gitti, ama iyi bir viski gibi, on yıllar geçtikçe değer kazandı.
Interstellar, hem oyuncu hem teknik kadrosu itibariyle film sektöründeki her bireyin teklif gelirse reddedemeyeceği bir ekip. Teknik detayların harika olduğunu söylememe gerek bile yok. Ses kurgusu ve ses miksajı dalında da Oscar'ı zorlayacaktır. Sonuçta uzaydayız, ama ne uzay... Interstellar güneş sistemine sığınmıyor, büyük düşünüyor ve seyirciyi başka galaksilere, sistemlere, 'deliklere' götürüyor. Daha önce atılmadık adımları atmadan önce, herhangi yanlışlık veya hata oluşumunu engellemek adına, astro-fizikçilerin yaşayan efsanesi Kip Thorne ile birlikte çalışıyor Christopher Nolan. 8 yaşından beri bulutların ötesindeki sonsuzluğa merak salmış ve sayısız kitap, makale, ödül ile adını Eintein, Sagan ve Hawking gibi dehâların arasına yazdıran 74 yaşındaki Amerikalı fizikçi Kip Thorne, yeryüzünün en prestijli uzay bilimleri fakültesinde çalışmakta. Genç yaşta Carl Sagan'la tanışıp öğrencisi olan ve neredeyse haftanın her günü Stephen Hawking ile görüntülü konuşma yapıp görüşmelerinde evren ve bilim hakkında tartıştıklarını belirten Thorne, Interstellar'ın dünya dışında geçen bölümlerinin mantıksal çerçeve dışına çıkmamasını önlemekle görev yapıyor. 81 yaşındaki usta sinemacı Michael Caine: "Kip ile konuştuğum dakikalarda, hayatımda kendimi hiç bu kadar aptal hissetmemiştim." diyor. Varın siz düşünün...
Filmin dramatik yapısı, bilimsel yapısı kadar iddialı ve sağlam. Daha önce filmlerindeki soğukluk hissi yüzünden eleştirilen Nolan, baş karakteri Cooper'ı "önce bir aile babası olarak, sonra uzay kâşifi olarak tanımladım" ifadesini kullanıyor. Cooper'ın meslektaşı Amelia'nın filmdeki rolünün önemi ve dramaturjiye kattıkları göz önüne alındığında Nolan'ın daha sıcak ilişkilerle dolu bir senaryo yazdığını teyit edebilirim. McConaughey'nin performansı üst üste ikinci Oscar'ını kazandıracak gibi. Onun dışında Anne Hathaway, Jessica Chastain ve Michael Caine üçlüsü arasından sırıtan veya sahne çalan kimse yok. Belki ilerilerde sürpriz biriyle karşılaşabilirsiniz ama, kim bilir...
İşin özü: Interstellar'ı gidin, görün. İyi bir sinema salonunda seyredin, film esnasında başka bir şeyle uğraşmayın, zihninizi açık tutun, gözünüzü bir an olsun perdeden ayırmayın. Interstellar, hayatınıza ortalama on yılda gelebilecek bir fırsat, sakın kaçırmayın ve sakın ola eleştiri okumayın. 2001 de Interstellar'ın çektiği kötü ve cahil yorumlara kurban gitti, ama iyi bir viski gibi, on yıllar geçtikçe değer kazandı.
+ Matthew McConaughey.
+ Derin felsefe ve bilgi birikimi.
+ Teknik şaheser.
+ Nolan etkisi.
INTERSTELLAR (2014)
10/10
eleştiri için teşekkürler! beğenenler matthew'in rol aldığı contact filmini de izlemeli. Kip Thorne'nin çalışma arkadaşı Carl Sagan tarafından yazılmıştı hikyesi.
YanıtlaSilTeşekkür ederim görüşünüzü paylaştığınız için. Ben de size bir tavsiye vereyim konu açılmışken: Kip Thorne'un film için yazdığı The Science of Interstellar kitabı, geçtiğimiz günlerde Yıldızlararası Bilimi adıyla D&R'larda satışa sunuldu. Birçok soruya cevap vermekle beraber astrofizik alanında da yeterli birikime sahip olmanızı sağlıyor...
Sil