The Hobbit: An Unexpected Journey ile, Hobbit serisinin Yüzüklerin Efendisi üçlemesine aslâ yaklaşamayacağını anlamıştık. Yine de bir umut vardı. Çünkü Orta Dünyâ inanılmaz devasa bir evren. Eldeki malzemeler iyi kullanılırsa ortaya iki başyapıt daha çıkardı. Lâkin The Hobbit: The Desolation of Smaug için -genel olarak- ilk filme göre gelişme olduğunu söyleyemeyiz. Tam aksine gerileme var. Bunun nedeni ise...
Öncelikle yapım aşamasına bir göz gezdirelim. Hobbit projesi hayata geçmeden evvel yaklaşık 10 yıldır konuşulan bir fikirdi. Kimileri bu projeyi çok istiyordu, daha fazla orta dünyâ ve Gandalf görmeyi arzuluyordu; azımsanmayacak bir kısım ise, Hobbit'in çocuk kitabı olduğunu ve LOTR'a göre bayağı kısa bir hikâyeyi anlattığından mütevellit projenin gerçekleşmemesini diliyordu. Ancak biliyorsunuz ki dünyanın tek ilahı paradır. Para yine acımasız gücünü gösterdi ve Peter Jackson'ı da yoldan çıkardı. Evet, yoldan çıkardı diyorum çünkü 200 sayfacık Hobbit serisinin iki değil de üç filmden oluşacağı duyurulduğunda serinin ticari bir markaya dönüşeceğinden adım gibi emindim. Bol aksiyon ve beyinsiz muzipliklerle dolu bir üçleme. İşte karşınızda, bu üçlemenin ikinci halkası...
Gandalf ve Cüceler (bir de Hobbit), Erebor'a doğru ivedilikle koştururken, birinci filmde yüzüğü ele geçiren Bilbo, iç benliği ile çatışma hâlindedir. Açılış sekansından on dakika sonra Gandalf, büyüyen kötülüğün iç yüzünü öğrenmek amacıyla gruptan ayrılır ve film boyunca sadece üç-beş kez gözükür. Büyücüsüz kalan grubun başından neler geçmeyecektir... Ormanda dev örümceklerin tuzağına düşecek, Elfler tarafından zindanlara atılacak, barillerin içinde dövüşecek ve ejderha Smaug ile yüzleşeceklerdir.
The Hobbit: The Desolation of Smaug'un en büyük ve belki de tek artısı, temponun tavan yaptığı sahnelerin aşırılığı. Legolas, Tauriel ve Smaug'un da çatışmaya katılmasıyla berâber gerçekten ilginç ve keyifli aksiyon sekanslarına şahit oluyoruz. Yarım saatte bir de olsa kadraja giren Gandalf'ın yer aldığı her sahne, filmin unutulmazları arasına girmeyi başarıyor.
Jackson'ın King Kong ile başlayan, fazla miktardaki göze zarar bilgisayar efektleri, CGI, An Unexpected Journey'de olduğu gibi burada da kendini gösteriyor. İlk film kadar sinir bozucu değil ama bazı dikkat dağıtıcı ve son derece gereksiz animasyonlar var ki 3D derinliği versin diye mi yapılmış yoksa yönetmenin kafası mı iyi diye düşünmekten kendimi alamadım.
Yüzüklerin Efendisi'ndeki derinliğin yarısı Hobbit'te yok. Üç saatte anlatılacak olay örgüsünü dokuz saate yayarsan ve bunu üçe bölersen, pek de bir şey beklememek lâzım. Bu eksi mi sayılır bilemem ama toplam beş buçuk saat Hobbit izledik ve daha cüceler namına bir karakter derinliği bulamadık. Her şeyi geçtim, tüm cücelerin adını ezbere bilen var mı? Ya da yarısının?
The Desolation of Smaug, bir köprü vazifesi gördüğünden günahı fazla da olsa yerden yere vurmamak gerekiyor. Fakat bu film olmamış arkadaşlar. Olabilirdi, tüm bu komikliğe ve reklama rağmen iyi bir seyirlik meydana gelebilirdi, ama film süresi yok mu... 2,5 saat çekilmiyor. Sinemada seyretmeye gelince; eğer ilk filmi beğenmediyseniz sinema salonunda vaktinizi harcamayın. Şayet beğendiyseniz seyredin, ama mümkünse IMAX 3D kalitesinde. IMAX yoksa, benim gibi hata yapıp Real D 3D değil, normal 2D'de tadını çıkarın...
+ Aksiyon sekansları akıcı ve eğlenceli.
+ Legolas ve Tauriel birer badass.
+ Smaug.
- Fili-Tauriel ilişkisi büyük zaman kaybı.
- Aşırı CGI.
- Beyinsiz "komiklikler".
- Uzun film süresi.
- Film müziklerini yapmak Howard Shore'un yarım saatini almış olmalı.
- Film müziklerini yapmak Howard Shore'un yarım saatini almış olmalı.
- Para, para, para.
THE HOBBIT: THE DESOLATION OF SMAUG
6/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder