Now You See Me ön değerlendirme


Now You See Me(Türkiye'de uzaktan yakından alakası olmayan ismiyle Sihirbazlar Çetesi)'nin afişini ilk gördüğümde heyecana kapıldım. Böyle yıldız oyuncuların bir araya gelmesi az rastlanan bir olay. Gerçekten, filmin kadrosuna bir bakalım: Michael Caine, Morgan Freeman, Woody Harrelson, Mark Ruffalo, Mélanie Laurent, Jesse Eisenberg, Common, Isla Fisher ve Dave Franco; diğer bir deyişle son zamanların en iyi kadrosu...



Oyuncular gördüğünüz gibi on numara fakat her şey casting değil. Oyuncuların vereceği performanslar(bu konuda filme güveniyorum gerçi), senaryo, makyaj, kamera, sinematografi vb. diye gider liste. Benim bu filmde gördüğüm eksi(daha çıkmadan eksi demek doğru olur mu bilmiyorum) teknik ekipten prodüksiyoncular...

Yönetmenimiz Louis Leterrier, senaristlerimiz Ed Solomon, Boaz Yakin ve Edward Ricourt. Bu zatların yönettiği/yazdığı filmleri yazacağım.

Louis Leterrier: 40 yaşında. Clash of the Titans, The Transporter, Transporter 2 ve Incredible Hulk filmlerini yönetmiş mübârek. Yapımlarının -Metacritic baz alınınca- ortalama puanı yüz üzerinden 51,75.

Ed Solomon: 53 yaşında. En tanınmış filmleri(senaryosunu yazdığı) Charlie's Angels, Men in Black ve Bill & Ted's Excellent Adventure. Yapımlarının -Metacritic baz alınınca- ortalama puanı yüz üzerinden 55,66.

Boaz Yakin: Tipinde hayır olmayan 47 yaşında bir Amerikalı. Yazdığı tanınmış filmleri Safe, Prince of Persia: The Sands of Time ve Remember the Titans. Yapımlarının -Metacritic baz alınınca- ortalama puanı yüz üzerinden 51.

Edward Ricourt'un ise ilk film çalışması olacak NYSM...




Kadrosu yıldızlardan oluşan bir filmden beklentileriniz yüksek olur, olmalı da. Maalesef yukarıdaki tablo karşısında şunu rahatlıkla çıkarabiliriz ki bu adamlar "vasat" olarak nitelendirebiliceğimiz kişiler. Oyuncular muhteşem, teknik ekip kötü. Filmi izlemeden konuşmamak lâzım lâkin böyle bir kadroyu gördükten sonra daha usta yönetmenler, senaristler beklerdim prodüksiyonda.


Kısa kesmek adına ve NYSM'nin "erken değerlendirilmemesi gereken film" sınıfına girdiğinden, yazıyı bu paragrafla sonlandırıyorum. Fragmandan anladığım kadarıyla eğlenceli bir filme benziyor. Now You See Me, umarım iyi bir film olur, bunu gerçekten istiyorum. Başlığa "ön değerlendirme" yazdım ama bu daha çok bilgilendirme yazısı oldu, değerlendirme değil. İkinci yazım bu benim, o yüzden yanlış yaptığım/yazdığım, değinmediğim yerler olabilir, affola.

Cuma (yarın), The Hangover: Part III'den hemen sonra, 19:00 seansına gideceğim. Ertesi gün incelememi yayınlayacağım. Görüşürüz mübârekler. 




The Hangover: Part III - Ön değerlendirme

The Hangover serisinin şimdiye kadar -2009 ve 2011- yıllarında yayınlanan iki filminden şunu öğrendik(aslında "öğrendik" demek yanlış olur, önceden çeşitli yapımlardan aldığımız dersleri "pekiştirdik" diyelim) : Aslâ bir filmi iki kere çekmeyin.

Birinci filmde olanlar ile ikinci filmde olanlar arasında hiçbir fark yok. Aradaki küçük göndermeler, ufak çaplı şakalar değişiklik gösterebilir elbet. Aynı filmi değişik birkaç nükteyle seyircinin önüne atmak bana göre hakarettir. Film(Part II) kötü müydü? Değildi. Gayet eğlenceliydi. Zaten aynı konsepte dayanarak 10 tane Hangover çekilse yine güldürür seni, fakat aptal yerine konulduğunu anladığın vakit iş değişir. Üzerinde düşünülmeden, ilk bölümün zihniyetiyle yapıldığından ötürü The Hangover: Part II -doğal olarak- bayağı eleştirildi ve ilk bölümün yakaladığı başarıyı yakalayamadı...

Ekip, bu eleştirilerden nasibini almış olacak ki üçüncü Felekten Bir Gece'mizde, ilk iki filmin dayanağı olan evlilik ve bekârlığa veda hadiselerinin yer almadığını görüyoruz. Belli ki Todd Philips seriye yeni bir bakış açısı getirmek istiyor. Ve bu yerinde bir karar...

Genelde film serilerinde -hele ki az sayıda olan komedi alanında- ilk bölüm orijinalliği, esprileriyle, karakterleriyle izleyiciyi güldürür. Bu konuya Cuma günü, filmi izledikten sonra en ince detayına kadar değineceğim.


Şimdi, bu üçüncü film -bana göre- ya büyük bir hayal kırıklığı ya da şaşırtıcı derecede iyi olacak.
Gerçekten diğer bölümlerden bağımsız, orijinal bir senaryo ve zeki espriler ile karşımıza çıkarsa, seyirciye ilk iki bölümde hissettirdiğinden daha fazlasını aşılarsa başarılı olmuş demektir. Fakat film, aynı prezentasyonla önümüze sunulursa, aynı şakalar tekrar edilirse ve -en sık düşülen hatadır- sâdece bir karaktere sırtını dayarsa, olmaz. Maalesef fragmandan anladığım kadarıyla Todd Philips bu hatayı yapmış ve filmin tüm yükünü Alan(Zach Galifianakis)'ın omuzlarına bindirmiş. Olmadı...

Açıkçası ben The Hangover: Part III'den pek umutlu değilim. Ben gülmeye gidiyorum. Beklentimi yüksek tutmuyorum çünkü yaptığım araştırmalar sonucu film, genel olarak, beğenilmemiş. Hatta San Fransisco Chronicle şöyle demiş: Eğer ilk film, bunun kadar kötü olsaydı, ikincisi çekilmezdi...


Cuma günü öğleden sonra izleyeceğim filmi, seyrettikten sonra çok daha uzun bir yazıyla burada olacağım. Okuduğunuz için teşekkürler, Cuma görüşmek üzere mübârekler...